21 Şubat 2010 Pazar

New York Moda Haftası'nda Kürk Trendleri - Chubby

New York Moda Haftası'nda sergilenen 2010-2011 sonbahar-kış kolleksiyonlarına yakından bakmaya Irina Ishinbayeva ile başlamıştım. Şimdi modacıların kolleksiyonlarındaki genel trendlere odaklanmak istiyorum. Sizler için ilk olarak, "chubby" olarak da adlandırılan kürkleri ele alacağım. Kulağa hoş gelen, sevimli, şirin bir yanı var "chubby" adının; çoğu zaman kısa, kabarık tüylü kürk ceketler için kullanılıyor ve klasik kürk mantolara göre daha esnek ve modern kesimleri ifade ediyor, bu yönleriyle moda tasarımcılarının gözdesi.
 
İşte, Carlos Miele'den bir gümüş tilki "chubby" ile başladık bile. Konsept gereği chubby'lerin kabarık bir görüntüsü olması ve tüylerinin geniş bir hacim oluşturması isteniyor, bu amaca en uygun kürklerin başındaysa tilki geliyor. Kollarının kısalığı ve yakadaki asimetri de bu chubbyde dikkat çeken diğer noktalar. Bluzun siyah-gri-beyaz renkleri chubby ile uyum sağlarken içindeki pembe kıyafete hareket katıyor. Siyah dar pantolonun boncuklarla bezeli kemeri gözalıcı. Baştan ayağa (ki ayakkabı konusunda bir yorum yapmadığımın farkındayım) harika bir kombin.

Gümüş tilki kürkünden chubby, bolero, ceket ve yeleklere çok sık rastlıyoruz. Geriye dönüp bakınca, Carlos Miele'nin 2010-2011 kolleksiyonundaki bu chubby'ye benzer bir sürü örnek verebilirim sizlere. Mesela, Isabeli Fontana'nın Dolce Gabbana 2004 defilesinde taşıdığı şu kıyafete bakalım.
 
Birinde kollar kısaydı, diğerinde uzun. Birinde yaka var diğerinde yok. Her ikisi de gümüş tilki, ama kürklerin desenlerindeki farklılık görünümlerini nasıl da etkiliyor, değil mi?
Chubby'lerde kürklerin boyanarak doğal renklerinin dışında kullanılmalarına da sıkça rastlıyoruz, işte Luca Luca'dan gece mavisi bir örnek.
 
Boyandığı halde tekdüze bir renk almadığını, boyanın sadece tüylerin açık renkli bölümlerine etki ettiğini, boyanmadan önce siyah olan yerlerin yine siyah olarak kaldığını görüyoruz. Bu nedenle, boyanmış bile olsa bunun bir gümüş tilki olduğu hala belli oluyor. Tıpkı, yine Dolce Gabbana'nın 2004 kolleksiyonunda yer alan, yeşile boyanmış aşağıdaki kürk gibi.

 
Tekrar son New York moda haftasına dönelim ve Luca Luca'nın gece mavisi chubby'siyle aynı renge boyanmış bir başka örneğe bakalım. Bu sefer Doo Ri defilesindeyiz.
Bu chubby'nin deri detaylarını çok sevdim. Kürk kısımlarında ince yatay şeritleri görebiliyor musunuz? Bu bir göz aldanması değil, gerçekten de kürk parçalarını almışlar, 2-3 santimlik ince şeritler halinde kesmişler, sonra aralarında deri veya süet parçalar koyup bu parçaları tekrar birleştirmişler. Böylece ortaya hem böyle yatay çizgiler hem de daha kabarık bir görüntü çıkmış oluyor. Etekteki drape oyunu yine son dönemlerde sıkça rastladığımız bir diğer ayrıntı.
 
Chubby'nin yakasındaki deri ve fermuarlar motorcu havası veriyor. Mankenin rujundaki metalik parıltılar da dikkatinizi çekmiştir, eminim. Benim dikkatimi çeken bir diğer nokta, şu ana kadar sunduğum karelerdeki mankenlerin ruj hariç makyajlarının son derece sade oluşu. 

Yine gece mavisine boyanmış bir başka kürke bakalım, Brian Reyes'in tasarımı artık chubby değil basbayağı bir kaban, hatta manto olarak adlandırılacak kadar uzun bir kıyafet. Ama bize Doo Ri'nin chubby'siyle güzel bir karşılaştırma fırsatı verecek.

 
Doo Ri'nin chubby'sinde kullanılan teknik daha kabarık, daha tüylü bir görünüm veriyordu, buradaysa kürkün üniform, ama aynı zamanda son derece yoğun olduğunu görüyoruz. Belin ne kadar ince göründüğüne dikkat ediyoruz. Ya belde bir kemer var, veya içeriye konan bir büzgü ile kürkün belde toplanması sağlanmış. Belin inceliğine karşın yukarıya ve aşağıya doğru kürkün genişlemesi ise bir hacim duygusu veriyor.

Luca Luca'nın gümüş tilki chubby'sine göre daha dengeli bir renk dağılımı var, ama bu kürkün rengi hala tekdüze değil, yakından bakınca gece mavisine boyanan kısımlar haricinde orjinal siyah rengini koruyan bölümleri de görebiliyoruz ve bu renk-desen dağılımından bunun bir rakun kürkü olduğunu anlıyoruz. Peki rakun postları bu kürkte oldukları gibi mi kullanılmışlar? Hayır, postlar yukarıda anlattığım "feathering" tekniğindeki gibi ince şeritler halinde kesilmiş, ama bu şeritler tekrar birleştirilirken aralarına deri veya süet parçalar konmamış. 

Gördüğünüz gibi, ilk bakışta "Al işte bir başka kürk daha" denip geçilecek bu kıyafetler arasında kullanılan kürk cinsi, boya, uygulama teknikleri, kesim vs yönlerden ciddi farklar var, işte bu farklar da tasarıma ve verilmek istenen havaya ve tarza doğrudan yansıyor. Sırada deri ve kürkün birlikte kullanıldığı bir başka chubby var.
Jeremy Scott, kürkü tamamen siyaha boyamış ve deri detaylarla biraraya gelince, iki farklı malzemenin dokusu ve parlaklığı arasındaki fark müthiş bir kontrast ortaya çıkarmış. Deri yaka, manşet ve fermuar detayları yine bir motorcu havası veriyor. Fiyonkla bağlanan deri kemeri de unutmamak lazım, ve tabii dizüstü deri çizmeleri! Bütün bu monokrom yüzeyleri, gri taytı süsleyen "ultra chic" model desenleri bozuyor.
 
Mankenin saç modeli asi ve çılgın, yüzündeki ifadeyse muhteşem, dudaklarının o kıvrımlarında küçümseme, umarsızlık, kendine güven... ne ararsan var! Yalnız, podyuma biraz acele mi yollanmış ne, makyöz burnunun üstündeki pudra lekelerini alamamış gibi duruyor da!
  
Boyanmış kürk ve kürk-deri birlikteliğine bir başka örnek Jen Kao'dan geliyor. Dikkatinizi çekmiştir, incelediğimiz kürk chubby'ler çoğunlukla koyu ve doğal kürk rengi olmayan renklere boyanmışlar, Jen Kao da öyle yapmış ve petrol yeşiline boyamış chubby'yi. Renkler koyu olunca, alttaki tercihler de genelde siyah oluyor. Uçları kaldırılmış yaka mankenin yüzünü bir çerçeve içine almış. Ucu açık bot da dikkat çekici.
 
Yine chubby formatını aşıp artık kaban olarak adlandırılmayı hak eden bir başka kıyafet var. Thakoon adını ilk defa, Bayan Obama'nın tercih ettiği bir tasarımcı olarak duymuştum, bu moda haftasında da Thakoon'u Obama bağlantısı nedeniyle özel olarak takip ettim. Yukarıdaki kabandaki ana malzeme kumaş mı yoksa süet mi, tam olarak anlayamadım, ama kürkün bu şekilde karma kullanımlarına güzel bir örnek. Kollardaki kürklü kısımlar olmasa, su geçirmez yağmurluk kumaşından bir kabanın üstüne giyilmiş bir kürk yelek bile diyebilirdim bu kombin için. Kürkün kumaşın rengine uyacak bir renkte boyandığını görüyoruz, ama siyah tüylü kısımlarının deseninden kürkün rakun olduğunu anlıyoruz. Kemer de ayrıca hoşmuş.

Zac Posen'in chubby'si biraz daha iddialı bir renge, lilaya boyanmış, ayrıca kol ve gövde bölgesinde kullanılan farklı kürklerle farklı bir görüntü sağlanmış.
Kollar gümüş tilki kürkü, artık kolayca teşhis edebiliyoruz. Kolların kabarık ve dolgun görünümü, bu moda haftasında örneklerini gördüğümüz sadece kolları kürklü, gövdesi triko veya kumaştan bazı kıyafetleri çağrıştırıyor. Ancak bu chubby veya kürk ceketin gövdesi de kürk, sadece daha kısa tüylü bir kürk. Peki ne kürkü? Yakından inceleyince, vizon kürkü olduğu anlaşılıyor. Tıpkı kollar gibi gövde de lilaya boyanmış ama orjinalde siyah renkli olan kısımlar yine siyah kalmış. Desenlerine bakarak gövdenin "cross" cinsi vizon olduğunu söyleyebiliyoruz. 


Bu koyu renklere boyanmış kürklerden sonra iki açık renkli kürk sunup yazıyı noktalamak istiyorum. İlki, Derek Lam'ın kürk kabanı.
 
Mankenin makyajı mükemmel. Siyah gömleğinin üstündeki renkli taşlarla süslü kolye çok şık ve siyahların üstüne beyaz kürkü muhteşem görünüyor. Hadi daha yakından görelim.
Bunun bir tilki kürkü olduğunu söyleyebilirim. Yatay siyah çizgiler muhtemelen başka bir kürkten özel bir teknikle araya konarak bu değişik görünüm elde edilmiş olsa gerek.
 
TSE, benim gördüğüm en kaliteli triko markalarından biri ve genelde 100% kaşmir, nadide ve pahalı olduğu kadar klasik çizgileri yansıtan ürünl çıkarıyor. Modanın avangard, gösterişli ve çok konuşulacak çarpıcı işler ortaya koyan bölümlerine epey uzakta kalıyor yani. Yukarıdaki kombin, işte bir taraftan hanım hanımcık bir şıklığı, diğer taraftan kolejli saflığını yansıtıyor. Kürk kabanda yine yatay çizgiler halinde kürk parçalarının biraraya getirildiğini görüyoruz. Beyaz, kahve, gri tonlarındaki bu kürk parçaları alttaki triko parçalarla uyum içinde. Bütün bu sade renkler içinde mankenin kırmızı ruju hemen dikkat çekiyor.

Bu yazıda, New York Moda Haftası'nda sergilenen 2010-2011 kolleksiyonlarındaki kürk "chubby"lere baktım, ama aynı zamanda daha geniş bir konunun da izini sürmeye çalıştım. "Modacılar nasıl oluyor da hala kürkten vazgeçmiyorlar?" sorusuna da bir cevap teşkil eden bir ortak noktanın yavaş yavaş belirdiğini düşünüyorum. 

Son dönemlerde modacılar doku, desen ve hacim konularıyla yakından ilgililer. Artık yeni teknolojiler bize malzemeyle istediğimiz gibi oynama imkanı veriyor. Kürk, deri, yün, pamuk, keten gibi doğal malzemelerin yanında artık naylon, akrilik, likra, goretex, thinsulate, microfiber, polyester... gibi bir sürü sentetik malzeme var tasarımcının elinde. Ama sonuç olarak bu malzemelerden elde edilen kumaşların çoğu hala iki boyutlu, bir yüzey sağlıyor. 

Tek boyutlu iplikten iki boyutlu kumaşa, ordan üç boyutlu kıyafetlere geçmek, işte tasarımın, terziliğin, tekstilin ve moda endüstrisinin temel paradigması bu. Kes, katla, yapıştır, dik... derken tasarımcının eline kürk diye bir malzeme geçiyor. Bu malzeme daha baştan üç boyutlu olmasıyla diğerlerinden ayrılıyor. 

Bir kumaşı boyarsınız, kumaşın rengi değişir, ama her tarafının rengi aynı olur. Kürkü boyayınca farklı bir sonuç alıyorsunuz, çünkü kısa tüyleri var, uzun koruyucu tüyleri var, bunların renkleri farklı olabildiği gibi, tek bir tüyün başıyla ucu arasında bile renk farkları olabiliyor. İşte bu özellikleriyle kürk, 2 boyut ile 3 boyut arasındaki sınırı kurcalamak için tasarımcıya müthiş imkanlar sunuyor.

2 yorum:

  1. sanat yapıyorlar aslında..yani kürkçüler öyle diyor ,tilkiyi yeşile boyarken:)
    modacılar kürkten vazgeçmiyor,soğuk ülkelerde yaşayanlarda... ama ,biliyorsun peta nın da katkılarıyla hayvanseverler kürk karşıtı kampanyalar başlattı ve sektörü bir çıkmaza soktu.kürk suni ise sorun yok ama gerçekse katliam yapmışsın gibi davranılıyor.
    aslında ,eti için beslenen hayvanların kürkünden de faydalanmak bana katliam gibi gelmiyor,ya da özel kürkü için yetiştirilme durumu da..

    YanıtlaSil
  2. Itır, aslında benim bu yazıda anlatmaya çalıştığım, tasarımcıların kürke kolleksiyonlarında yer verirken, sadece yeşile boyarken değil, hacmiyle, dokusu ve deseniyle, yani diğer tüm özellikleriyle, iki boyutlu kumaştan üç boyutlu bir kıyafete geçiş sürecini irdeledikleriydi.

    Blogumda kürk karşıtı-taraftarı tartışmalara girmekten özellikle kaçınıyorum. Kimseyi rencide etmek veya kimseye rahatsızlık vermek istemiyorum. Dileyen bloguma konu ettiğim kürklerin hepsini "Tamam, beğenirim ama bir tek şartla: Eğer suni iseler" diyerek okuyabilir.

    Ama şu kadarını söyleyeyim, PETA'nın kampanyaları özellikle 1990larda çok etkili olduysa da artık PETA öyle aşırı ve radikal bir söylem benimsedi ki çoğu kürk karşıtı PETA'yla arasına mesafe koymak zorunda hissediyor kendini. Mesela PETA'nın hayvanlar üzerinde yapılan deneylere karşı tavrı o kadar keskin ki, bazı bilim insanlarına terör saldırısı bile düzenlediler. Veya bir PETA sözcüsü açıkça şunu söyleyebiliyor: "AIDS'e karşı bir tedavi bulunacaksa bile hayvanlar üzerinde deneylere karşıyız."

    Yani özetle, herkesin fikir, inanç ve duygularına saygı duyuyorum. Kimseyi üzmek istemiyorum. Değerli yorumun için sana ayrıca teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil