26 Ağustos 2010 Perşembe

Pixie Lott'un festival şıklığı

İngiltere'de müziğin ve gençliğin nabzı yazları festivallerde atar. İşte daha sadece 19 yaşında olan genç müzisyen Pixie Lott, birkaç gün önce bir festivalde sahneye çıkmış. The Evening Standard gazetesinin ilk sayfasında bir resmini gördüm ve Pixie'ye ve kıyafetine resmen aşık oldum!
Önce şu elbisenin güzelliğine bakar mısınız? Sarı-siyah renk uyumu Pixie'nin kıyafetinde her detayda mükemmel bir şekilde gösteriyor kendini. Elbisenin sarı simli işlemeleri bir tarafta, siyah dantelli işlemeleri diğer tarafta. Elbisenin kumaşı bir mücevher zenginliğinde. Ya çoraplar? Altın sarısı simli jartiyerlerle tutturulmuş, dizüstüne kadar çıkan siyah naylon çorap gibi görünüyor ama dikkatli bakın, hepsi bir bütünün parçası! Jartiyer gibi görünen işlemeler, çorabın ten rengi bölümünde yer alıyor. Elbisenin fiyonklu siyah saten kemeri bir ayrıntı, ama çok şık, çok güzel bir ayrıntı.

Pixie'nin kıyafeti, bana geçenlerde üzerine yine böyle upuzun bir yazı döşendiğim bir başka genç güzeli, Leighton Meester'i ve Chanel defilesini izlerken giydiği siyah deri elbiseyi hatırlattı. Ne dersiniz?

Pixie'nin saçları, makyajı da olağanüstü güzel. Kömür karası göz makyajı, IFW'de Günseli Türkay defilesindeki mankenlerinkinden kat kat güzel. Ojesinin renk ve desenleri bile elbisesini yansıtıyor. Hiçbir ayrıntı atlanmamış.

Pixie'nin aksesuarları da dikkat çekici. Boynunda ben en az üç kolye saydım. Biri, tam Cumhuriyet altını gibi sapsarı. Diğeri gümüş renkli, kendi adı yazıyor üstünde. Bir parmağında kelebek figürlü bir yüzük dikkatimi çekiyor.

Ama beni asıl etkileyen, bu kızdaki olağanüstü özgüven oldu. Twilight güzeli Kirsten Stewart'ın kırmızı halı resimleriyle karşılaştırın, fark çok açık. Kirsten o güzelim dizaynır elbiseler içinde kendini ne kadar yadırgıyorsa Pixie de o kadar rahat. Yüzündeki gülüş sahici, gerilimden, stresten eser yok.
This girl is truly rocking the stage, dude! Kusura bakmayın Türkçem kifayet etmedi, ama Pixie daha müziğinden tek bir tını duymadan benim kanımı kaynattı, ne yapayım!
Gençliğin moda ikonu olmayı hak eden Pixie, üstüne üstlük konsere şu cici siyah şapkayla çıkmış, inanabiliyor musunuz?

Bu yazıda gözüme çarpan ama mercek altına almadığım tek ayrıntı, ayağındaki postallar. İngiltere'de yaz festivalleri, yağmur ve çamurlarıyla meşhurdur. Postallar bir taraftan buraya işaret ediyor, diğer taraftan da kumaşının, işlemelerinin olanca ağırlığına karşı 19 yaşında gencecik bir şarkıcı olan Pixie'ye daha bir sıcak ve informel hava katıyor.

24 Ağustos 2010 Salı

HM vitrinlerinde Daria-Jon ve yeni sezonun gözdesi Camel fırtınası


Geçen hafta bir gece epey geç bir saatte bir HM mağazasının önünden geçiyordum, Daria Werbowy ve Jon Kortajarana'nın dev resimlerini görünce geçemedim durdum!

Sadece o mu? Mağazanın her tarafı boy boy Daria resimleriyle donanmıştı.



Görüldüğü üzere, HM sonbahar kış sezonununu baştan aşağı Camel'e boyamış durumda.
Kapuşonlu, kemik düğmeli çoban kabanları (duffle coat) hep sevmişimdir, vitrindeki de hoş duruyor. Camel rengi, vitrin camındaki afişte yer alan leopar desenli bluzla kombinlenebileceği gibi, (açık renk) kot gömlek ve jean-taytlarla da çok güzel uyum sağlıyor (Bkz. Mavi-Kahve renk uyumu başlıklı yazım).

Daria'nın bu trençkotlu resmini çok seviyorum, ama bir de sağ eliyle saçlarını tutarak verdiği poza bir resim altı yazısı bulabilsem!

Havalar biraz daha serinlesin, sonbahar kış sezonunun gözde trendleri Camel ve pelerin konularına derinlemesine dalacağım.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Minik siyah elbisenin tarihi - 1992-

Önce "minik siyah elbise" mi, yoksa "mini siyah elbise" mi ona karar verelim (Allahım sen nelere kadirsin! Bir miniK K harfi anlamı ne kadar değiştiriyor!). Benim aklımda, İngilizcede "little black dress" diye anılan siyah elbiseler var, hatta Wikipedia'da bu elbisenin maddesi bile var. Buradaki "minik" elbisenin fazla kumaş gerektirmediği olarak anlaşılırsa pekala "mini" de olabilir, ama "minik" terimi aynı zamanda informellik, resmiyetten uzaklık, hafif şirinlik, biraz uçarılık, biraz da hoppalık çağrışımları yapıyor. Minik siyah elbise, uzun etekli, kuyruklu balo elbiselerine göre daha basittir, ama bu onun daha "ucuz" bir tarzı olduğu anlamına gelmez. Bazen işlemelerle bezenir, bazen altın sarısıyla ışıldar, bazen beyazla kontrast oluşturur. Amaan, siz anladınız ne demek istediğimi!

Çoğu kadın için siyah elbise, önemli gün ve gecelerde acil yardıma yetişen, yeri geldiğinde hayat kurtaran, sadık bir dost, gardrobun vazgeçilmez bir demirbaşıdır. Siyah elbise gerektiğinde pek çok kusuru kapatır, bazen de, yukarıda Cindy Crawford'un üstündeki 1992 Dolce Gabbana elbisede olduğu gibi yüreğini hoplatmak istediklerinizin yüreğini hoplatır. Cindy'nin elbisesi, makyajı, saçları bana hemen Julia Roberts ve Richard Gere'in unutulmaz filmi Pretty Woman'ı hatırlattı. Zaten film 1990 yılında çevrilmişti, bu elbise de 1992'den.

Yukarıdaki elbise de bir DG. Manken 90ların süpermodellerinden, Cindy'nin çağdaşı Stephanie Seymour. Ama bu elbise 2002'den. Aradaki benzerlik ve farklar üstünde düşünmeye değer.


Bu yazıda sizlere çoğu 1992 yılına ait beğendiğim bazı minik siyah elbise örneklerini göstermek istiyorum. Cindy Crawford'un üstündeki bir Dolce Gabbana'yla başladım, işte yukarıda yine bir başka DG minik siyah elbise var, bu sefer modelimiz 90ların bir başka efsane süpermodeli olan Linda Evangelista. Cindy'nin elbisesi nasıl bir avamlık, bir sokak seksiliği içeriyorsa, Linda'nınki de o denli bir sade elitizm içeriyor. Fotoğraftaki DG yazısını görmesem, Calvin Klein diyeceğim, o derece!
DG'yle başladım, ama yazıda ağırlığı Chloe oluşturuyor. O yıllarda Karl Lagerfeld'in tasarladığı Chloe'nin 1992 kolleksiyonlarında minik siyah elbiselerin harika örnekleri var. İşte, yukarıda Elaine Irwin'in üzerindeki elbise ne kadar güzel, ne kadar şeker! Göğüs bölümü Swarovski taşlarıyla işlenmiş, eteği kat kat, ama elbise buna rağmen göz alabildiğine sade ve yalın bir tarzı yansıtıyor. Muhteşem!

Gerçi son düzenlediğim yarışmaya pek ilgi olmadı, ama ben blogumu okuyanların merakını kışkırtmayı seviyorum. Şimdii, eğer blogumu dikkatle takip ediyorsanız, yukarıdaki elbisenin size tanıdık gelmiş olması lazım! Çok benzer bir elbise daha önce blogumda yer almıştı.  Bakalım bu elbiseyi bulabilecek misiniz?

Bu iki elbise de Chloe. İkisi de 1992 sonbahar-kış kolleksiyonundan. İki elbisede de, 90ların başında pek bir moda olan transparan kumaşların kullanıldığını görüyoruz. İki modelin de ne kadar "olgun" göründüklerine dikkatinizi çekiyorum. Bugün 25'ini geçen mankenlerin artık yavaş yavaş kariyerlerinin sonuna geldikleri düşünülecek olursa, moda dünyasının gençliğe olan düşkünlüğünün 90lardan günümüze iyice arttığını söyleyebiliriz. Eteklerdeki püskül ve işleme detayları günümüz trendlerine çok uyuyor.


90ların üç süpermodeliyle devam ediyoruz, soldan sağa Eva Herzigova, Yasmeen Ghauri ve birkaç yıl önce Fransız cumhurbaşkanı Sarkozy ile evlenen Carla Bruni. Hala Chloe 1992'deyiz ve yine transparanlar çıkıyor karşımıza. Yasmeen'in üstü tamamen transparan elbisesine demode diyebiliriz, ama Eva Herzigova'nın elbisesini bugün bir ünlü kırmızı halıda giyse hiç yadırganmaz. Fırfırlarla dolu asimetrik kesim eteği enfes. Carla Bruni'nin elbisesi minik siyah elbisenin gecelik kombinezon sınırlarını zorladığı bir örneği, ama yüzündeki peçe ve etek detaylarıyla dikkat çekmeyi başarıyor. Bu arada, son iki kolajdaki beş modelin de birbirinin aynı tonda koyu kırmızı rujlarına dikkat diyorum.


90ların bir başka süpermodeli Helena Christensen'in giydiği bu Chloe elbisenin eteği pek mini sayılmaz, ama ruhu kesinlikle bir minik siyah elbise! Kapkara bir gecede parlayan yıldızları andıran işlemeleri, yukarıda Elaine Irwin'in üzerindeki elbiseyle aynı havayı taşıyor.

90ların süpermodelleri geçidine dönen bu yazıda sahne sırası Karen Mulder'de. Yıl 1992, tasarımcı Valentino. Karen Mulder, erkeğini tuzağa düşürmüş bir güzel dişi rolünde bu Valentino reklamında. Tabii o pembe arabaya binen erkekten ne maçoluk beklenirse! İncecik beyaz şeritler, minik beyaz elbiseye hareket kattığı gibi, Karen'in yüzündeki muzır ifadeyi de vurguluyorlar.

Finali Karen Mulder'le yapmak istiyorum. 1994'teyiz ve Karen Mulder şu ana kadar gördüğümüz en ağır azam elbiseyle, bir Balmain tasarımıyla arz-ı endam ediyor. Baştan ayağa dantel işlemelerden oluşan elbisenin eteğinin bittiği yerde çorapların dantelinin başlaması enfes bir ayrıntı. Bu elbisenin kumaşı da transparan belki, ama yukarıda tül perde gibi dümdüz transparanlara göre burada dantel ağırlığını hissettiriyor.

15 Ağustos 2010 Pazar

Türk moda çıkarması Instyle İngiltere Eylül 2010 sayısında

Kapağında Hollywood'dan oyuncu Rachel Bilson'un yer aldığı InStyle İngiltere dergisinin Eylül 2010 sayısında bir sayfanın başlığı soruyor: Tamam, Londra, Paris gibi şehirler dünya modasının başkentleri, peki Türkiye nerden çıktı? Yani, "Türkiye'den de moda çıkacağını hiç beklemezdik" demeye getiriyor InStyle. Ama küreselleşme çağındayız, yepyeni moda merkezleri dünyanın dört bir tarafında pıtrak gibi bitiyor.
Instyle'ın bu sayfasında konu edilen yeni moda merkezleri Almanya, İskandinavya, Brezilya, Avustralya... ve Türkiye! Türkiye için dört görsel kullanmışlar: Bora Aksu sonbahar kış 2010 defilesinden iki ve Hakaan sonbahar-kış defilesinden birer resim, bir de Arzu Kaprol'da bir elbise.
TÜRKİYE başlığı altında şunları yazmış InStyle İngiltere:
"MODA GERÇEKLERİ Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisine ve aynı hızda genişleyen tasarım ortamına ev sahipliği yapıyor."

"SEVDİKLERİMİZ Hakaan'ın şık ceketler, vücudu saran etek-elbiseler ve gösterişli kürkler içeren (Kate Moss'un ilk sırada izlediği; Lara Stone ve Natalia Vodianova'nın podyumda görev yaptığı) ilk kolleksiyonu. Arzu Kaprol gözalıcı origami kokteyl elbiseleriyle, hızla Türkiye'nin en çok konuşulan isimlerinden biri olma yolunda ilerliyor. Bir önce burada kıyafetlerini bulunduran bir mağaza çıkmasını diliyoruz. Ayrıca fütüristik biçimlerde terzilik taşıyan kıyafetleri olan Dice Kayek ve Londra Moda Haftası favorilerinden Bora Aksu."

Sayfada yer alan bazı kıyafetlerin altında, onları satın alabileceğiniz web sitelerinin linkinin verilmesine dikkat edin. Arzu Kaprol ürünlerini "burada" yani İngiltere'de satan bir butik veya mağazanın çıkmasını heyecanla beklediklerini okuyoruz, ama bu aynı zamanda şu demek: Arzu Kaprol'u seviyoruz, ama kıyafetlerini satın alamadıktan sonra bu romantik bir sevgi olarak kalmaya mahkum:( Kaprol'un işlemeli ipek elbisesinin altındaki numaranın 00 ile başladığına, yani İngiltere dışı bir numara olduğuna, 00'dan sonra gelen 33'ün Fransa'nın uluslararası telefon kodu olduğuna dikkat edin. Bu da bizi ekonominin temel bağıntısına, arz-talep ilişkisine götürüyor. Arz yoksa talep de yoktur. Veya, talep olsa bile arz olmadıktan sonra bir şey ifade etmez.

Dikkatinizi çekmek istediğim diğer nokta, Hakaan'ın defilesinden söz ederken, Kate Moss'un ilk sırada izleyici olarak, Natalia Vodianova ile Lara Stone'un ise podyumda manken olarak defileye katılmalarının vurgulanması oldu. Bu da bizi moda dünyasının bir temel bağıntısına götürüyor: Tasarımların ne kadar güzel olursa olsun, şöhret sahibi isimlerin beğenisi önce gelir.

Dahası var! Yukarıda derginin kapağında Rachel Bilson'un yer aldığını yazmıştım. Bilson, kapağa eşlik eden editoryalde Hakaan kolleksiyonundan iki elbise giyiyor.

Bu elbisenin krem renklisini Hakaan'ın Şubat ayında Londra Moda Haftası'ndaki defilesinde Natasha Poly giymişti. Sol alt köşedeki notlardan, elbisenin üstündeki deri yelek/süveterin Gareth Pugh tasarımı "neopren önlük" olduğunu öğreniyoruz.
Sağ alt köşeden Bilson'un giydiği ikinci Hakaan elbisesinin Harvey Nichols'ten satın alınabileceğini öğreniyoruz. Harvey Nicks'te varsa, Londra'da herkes alabilir demektir!

Aslında Hakaan'ın defilesinden Şubat ayında sıcak sıcak söz edecektim, özellikle de Matthew Williamson defilesi üzerine yazdığım yazının ardından bir mini karşılaştırma yapacaktım, olmadı. Kısmet bugüneymiş. Yukarıda, soldaki kare Hakaan'dan, sağdaki Matthew Williamson'dan. Her ikisinde de gümüş tilki kürkünün "feathered" adı verilen bir teknikle, kuş tüyü gibi kat kat dökümlü bir hale getirilerek kullanıldığını görüyoruz. Teknik altyapı aynı, ama moda tasarımı burada bitmiyor, tam tersine burada başlıyor. Hakaan bu teknikle bir kürk yelek yapmış ve kolleksiyonunun genel havasını yansıtan siyah alt ve üstle kombinlemiş. Williamson gümüş tilkinin siyah-beyaz kontrastından gece mavisi eteğe geçiş yapmış.

Moda dünyasının yeni haritasında yerinizi almaya hazır olun.

Sigrid Agren'in duru bakışları


Dün başka bir blog yazısı için Kenzo'nun 2010 sonbahar-kış defilesi resimlerine bakıyorum, yukardaki kareye gelince bir anda durdum ve "Ben yüzü tanıyorum!" dedim. Dahası, sadece yüzü tanımak değil, sanki bu pozun aynısını daha önce bir yerlerde görmüş ve hayranlıkla belleğime kazımıştım, ama nerde? Kim bu güzel?

Şu yüzün güzelliğine bakar mısınız? Uzun süre anoreksiden malül, kemikleri sayılacak derecede zayıf ve hatırda kalacak bir özelliği olmayan, moda endüstrisinin "elbise askısı" muamelesi yaptığı kızlardan sonra böylesine "pretty" bir yüzle karşılaşmak ne hoş bir sürpriz! Peki ya varla yok arası makyaj? Modelin yüzüne ne de güzel yakışmış, değil mi?

Elbisenin çiçek desenleri, renk uyumu, yakasındaki süslemeler ve kürk detayı, hepsi harika ama modelin duruşu, endamı olağanüstü. Tam bir zarafet abidesi!

Tamam! Şimdi hatırladım! Oscar ödül töreninde Cameron Diaz'ın üstünde gördüğümüz Oscar de la Renta tasarımı elbiseyi defilede taşıyan kız bu, hatta o elbise üstüne bir blog yazısı bile yazmıştım.
Hemen gittim, o yazıyı tekrar okudum. Hayret, Oscar de la Renta elbiseden "bir taraftan altın sarısı simli işlemeler ve boncuklarla süslü, ama diğer taraftan da çok farklı bir sadelik taşıyor içinde" diye, mankenden de "saçı, makyajı, duruşu, aksesuarsız yalınlığı, hepsi çok hoş" şeklinde söz etmişim, ama mankenin kim olduğunu yazmamışım.

Hemen araştırmaya koyuldum. Bu güzelin adı Sigrid Agren. Kulağa Nordik bir isim gibi gelse de Fransızmış, Martinik'te doğup büyümüş. Ve sıkı durun, Sigrid 1991 doğumluymuş! Mankenliğe sadece 2 yıl önce, 2009 sonbahar kış defilelerinde başladığını ve lise bitirme sınavları nedeniyle bir sonraki sezon defileye çıkmayıp ders çalıştığını düşünebiliyor musunuz!!

Yukarıdaki kareler, 2008'de yani Sigrid daha 17 yaşındayken çekilmiş ve daha ergenlik çağını bitirmemiş bir genç kız iken bile son derece olgun, oturmuş ve sade pozlar verebildiğini gösteriyor.

Sen onca yıl oku, çalış, çabala, bir yerlere gelmeye çalış, bir Fransız kızı çıksın, iki yılda dünyanın en iyi 50 mankeni sıralamasında 19. sıraya geliversin. Dünya böyle işte, sevgili okurlar. Sigrid'in Allah vergisi güzelliği karşısında maşallah! diyelim, nazar değmesin...

13 Ağustos 2010 Cuma

Roberto Cavalli leopar desenli elbise

Leopar desenlerden söz açılmışken, size daha önce Vogue Temmuz 2010 kapakları ve Christy Turlington üzerine iki yazıda sözünü ettiğim bir elbiseye dönmek istiyorum. Roberto Cavalli'nin muhteşem 2010-2011 sonbahar kış kolleksiyonundan bir elbise bu. Yukarıda Mariacarla Boscono'yu Vogue Rusya'nın Temmuz 2010 kapağında bu elbiseyle görüyoruz. Aşağıda, Christy Turlington, Vogue İtalya'nın yine Temmuz 2010 sayısında, kapağa eşlik eden editoryalde, aynı elbiseyle yer alıyor.


Mariacarla'nın üstünde bu elbisenin altı, "harem pants" veya şalvar gibi durmuş. Christy'nin editoryalinde ise konsept çok farklı. Siyah beyaz fotoğraf ve harabe duvar-oda seçimi nostaljik bir hava verirken Christy'nin pozu, duruşu dinginlik hisleriyle dolduruyor içimizi. Artık desenin leoparla pek bir ilgisi kalmamış.
Cavalli'nin Gisele Bundchen'li reklam kampanyasında ise ortalık alev alev yanıyor! Aslında Cavalli'nin bu vahşi cazibe çağrısı yapan elbisesi içinde afeti devran Gisele tek başına hepimizi yakar kül eder, ama işte fotoğrafçı ve editör, durumu gözümüze iyice sokmak için olsa gerek, arkaplana alevler yerleştirmiş... İşte, aynı kesimli benzer desenli bir başka elbisede yine Gisele.

Roberto Cavalli 40. yıldönümünde gerçekten de müthiş bir kolleksiyon çıkarmış. Şimdi Milan'daki defilede bu elbiseler podyumdan nasıl geçti, görelim.

Son karede Mariacarla Boscono'yu görünce şaşırdınız, değil mi?! Vogue Rusya hiç öyle zahmete girmemiş, kapağa Maricarla'yı taşımaya karar verince, kestirmeden onun Cavalli defilesinde giydiği bu elbiseyi kullanmış.

12 Ağustos 2010 Perşembe

"4 Leopar 4 Yıl" Yarışması: Bilin Vogue UK Eylül 2010 kazanın!


Bazen moda bloglarında "Bu sezon leopar desenleri yeniden gözde" türü yorumlar okuyorum ve kendi kendime sormadan edemiyorum, Leopar desenleri ne zaman gözden düştü ki, yeniden gözde olsun?!

Dün gece, Avustralyalı manken Catherine McNeil'in fotoğraflarına bakıyordum, bir anda dikkatimi çekti, McNeil nerdeyse her yıl en az bir editoryalde veya defilede leopar desenli kıyafetler giymişti. Bir anda aklıma, buradan minik bir yarışma çıkarma fikri geldi. Evet, yarışma, hem de ödüllü bir yarışma! Yarışma sorusu şu:

Bu yazıda McNeil'in leopar desenleri içinde 4 resmi yer alıyor. Biri 2007, diğeri 2008, öteki 2009 ve sonuncusu da 2010 yıllarında çekilmiş bu resimlerin hangisi hangi yıla ait?


Doğru cevabı bulun, cevabınızı bu yazıya yorum olarak bırakın ve kapağında Kate Moss'un yer aldığı, sonbahar kış kolleksiyonlarını tanıtan Vogue İngiltere'nin Eylül 2010 sayısını kazanın. Bu kadar basit!
Yarışmanın Kuralları şöyle:

1- Kural mural yok! Yukarıda yazdığım gibi, 4 resmin hangi yıllara ait olduğunu bilin, ödülü kazanın. Bu kadar basit!
2- Blogumu takip etmenize gerek yok.
3- Kendi blogunuzda yarışmadan söz etmenize gerek yok. Hatta bence etmeyin ki, şansınız daha da artsın. Ne gerek var öyle rakiplerin sayısını arttırmaya?
4- Doğru cevabı vermeniz lazım, ama bu kural sayılmaz, değil mi?
5- Yarışma dediğin sonsuza kadar süremez, e o zaman haftasonu sona ermeden cevapları gönderin, ki bir an önce derginize kavuşun.

Kural yok, ama ipucu var:
- İlk fotoğraf Vogue Paris'te yayınlanmış.
- İkinci karede McNeil Dolce&Gabbana giyiyor.
- Son iki fotoğrafın ikisi de Numero dergisinde, ama farklı sayılarda yer almış.

İyi olan kazansın!

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Pembe Prada kazak


Vogue Türkiye Temmuz 2010 kapağında yer alan genç model Marike Le Roux'nun "Renkler Pek Yakında" başlıklı editoryalini hatırladınız mı? Marike'nin saf ve masum pozlarını pek sevdim ben. İşte pozlardan birinde giydiği pembe renkli Prada kazağı Vogue Rusya'nın Temmuz 2010 sayısında bir başka editoryalde, bir başka modelin, Martha Hunt'ın üstünde gördüm. Dikkatimi çekti.

Hani öyle "pişti" yakalama meraklısı değilim, ama böyle bir elbise veya başka bir parçanın farklı modeller üstünde, farklı kombinlerde kullanılmaları ilgimi çekiyor. Daha önce Viktor+Rolf bir rakun kürkün Natasha Poly, Linda Evangelista, Raquel Zimmermann, Caroline Trentini gibi mankenlerin farklı dergilerdeki editoryallerde nasıl giyildiğini konu alan bir yazı yazmıştım. Şu günlerde elimde bu şekilde epey bir malzeme birikti. Fırsat buldukça sizlerle paylaşmak istiyorum.

Peki kazağı nasıl buldum? Açıkçası, İngilizcede "crewneck" tabir edilen bu tarz yakalı kazakları ben ancak pantolon veya taytlarla düşünebiliyorum. Eteğin üstünde basit kaçıyor bence.