29 Ocak 2011 Cumartesi

Manolo Blahnik kitabı kazanma şansı için son günler!



Manolo Blahnik'in kaleminden ayakkabı tasarımı çizimlerinin yer aldığı, yine Manolo Blahnik tarafından imzalanmış bu harika kitap sizin olsun ister misiniz? Yaklaşık 200 sayfalık büyük boy, renkli, ilham verici çizimlerle dolu bu kitabı kazanmak için yapmanız gereken çok basit:

Manolo Blahnik kitabı çekilişi yazıma hemen şimdi tıklıyorsunuz, yazıya bir yorum bırakıyor ve yorumunuzda "Bir kürkseverin notları blogunda şimdiye kadar çıkan yazılar içinde en beğendiğiniz hangisiydi?" sorusuna cevap veriyorsunuz.


31 Ocak'a kadar süreniz var, acele edin!

26 Ocak 2011 Çarşamba

Angelina Jolie Tatler Rusya'da muhteşem!


Muhteşem! Başka söze gerek bırakmayacak kadar muhteşem! Normalde siyahın bu kadar yoğun olduğu bir karenin kasvetli, kapkara olması gerekirdi, ama beyaz arka plan ve tabii ortada Angelina'nın star ışığı ile ortalık aydınlanıyor. Siyah kuştüylerinin ışığı nasıl yansıttığına ve petrol yeşili, mavi, sarı... gökkuşağının renklerini nasıl taşıdığına dikkat edin ve tabii süet eldivenlerin mat ve de yumuşak dokusuna...

Patrick Demarchelier'in objektifinden çıkan bu muhteşem fotoğraflar Tatler Rusya Ocak 2011 sayısında yayınlanmış.


Dergide Angelina'nın bir de, vücuduna bir dalgıç tulumu gibi yapışan Gucci deri ceket ve şort ile Gucci deri çizmeler içinde bir dizi fotoğrafı, iki tam sayfaya yayılmış şekilde yer alıyor.

25 Ocak 2011 Salı

Olivia Palermo ve defilede "bacak şov"



Aslında her şey çok normal. Her zaman güzel giyinen moda ikonu celebrity güzelimiz Olivia Palermo, Malo 2008 ilkbahar-yaz defilesini izlemeye gelmiş. Yine her zamanki gibi şıkır şıkır, üstünde beyaz, etekleri mavi-lacivert desenli orjinal bir trençkot, kameralara poz veriyor...


Olivia'nın makyajı, çantası, trençkotunun üstüne bağladığı kalın siyah kemeri, aksesuarları, her bir şeyi pek bir güzel. Eteği hemen dizüstüne uzanan siyah elbisesi ve çorap giymediği bacakları dikkat çekiyor. Bacak demişken, arkaplanda Olivia'yla birlikte defileyi izlemeye gelmiş diğer kadınların da bacak bacak üstüne atmış halleri dikkatimizi çekiyor. Derken defile başlıyor, veee...

Defilede podyuma çıkan mankenler, onca izleyicinin, kameranın, front row'u doldurmuş fashionistaların ve eleştiri için pusuda bekleyen moda editörlerinin önünden geçit resmi yaparlar, ama görüyoruz ki, "front row"u dolduranlar da pek bir özenli, pek bir bakımlı olmak zorundalar! Bu fotoğrafı görünce aklımda "bacak şov!" manşeti dörtlü flaşörleriyle çaktı hemen! Evet, tam bir bacak şov!!!

Defilede ön sıraya oturmuş bu güzel kadınların hepsinin de, oturunca dizlerinin az üstüne çıkan etekler, topuklu ayakkabılar giymeleri, hepsinin de bacak bacak üstüne atmaları dikkat çekici, değil mi?

Peki, o yüzlerce dolar değerindeki nadide çantaların bacakların arkasına özenle yerleştirilmesine ne dersiniz? "Çantamı gaptırmam arkadaş!"



21 Ocak 2011 Cuma

Lydia Hearst rengarenk kürkler içinde!

Lydia Hearst, manken ve oyuncu olarak da kendisini kanıtlamaya çalışsa da asıl olarak, Paris Hilton gibi çook ünlü bir soyadı taşıyan bir güzel. Hearst'ın büyük dedesi, Amerika'nın en önemli basın imparatorluklarından birini kurmuş, annesi Patty Hearst ise 1974 yılında bir terörist örgüt tarafından fidye için kaçırılması ve daha sonra bu örgüte katılarak bir banka soygununa karışmasıyla tanınıyor, hatta 1988'de bu olayla ilgili Patty Hearst adlı bir sinema filmi bile çevrilmişti.

Lydia Hearst, Tatler Rusya'nın Aralık 2010 sayısında, rengarenk kürklerle bir editoryalde yer almış. Kürkler genelde toprak tonları, kahve, siyah gibi bazen sıkıcı sayılabilecek renklerde olurlar; ne de olsa hayvanlar doğal ortama kürkleriyle uyum sağlar, kendilerini kamufle ederler. Ancak, leopar deseninin ne kadar farklı biçimlere girebildiğini ve ne kadar farklı renklerle kombinlenebildiğini düşününce, bunun kürkler için pek bir kısıtlama getirmediğini söyleyebiliriz. İşte Lydia Hearst'ın bu editoryali, bize kürklerin istenirse nasıl capcanlı renklere bürünebileceğini gösteriyor.

Yukarıdaki kareyle başlayalım. Dsquared imzasını taşıyan kızıl tilki kürkün renkleri göz alıcı bir canlılıkta. Lydia'nın neon turuncusu göz farı, kürkün kızıl-sarı-turuncu-kahve renklerini ortaya çıkarmak için özel seçilmiş. Yine turuncu kristal küpeler, mor kayışlı kristal taşlarla süslü saat hep kürkün dramatik renklerine gönderme yapıyor.

Yeşil renkli kürk olur mu? Lydia'nın giydiği bu kürk aslında bir gümüş tilki kürkü. Gümüş tilki, adından da anlaşılacağı üzere, siyah ve metalik gümüş rengi tüyleriyle bildiğimiz bir kürk, ancak bu gümüş rengi tüyler boyayı siyah renkli tüylere göre çok daha iyi emiyorlar ve bunun sonucunda, böyle petrol yeşili ve siyah tüylerden oluşan bir kürk ortaya çıkıyor.

Yine Lydia'nın göz farı ve aksesuarları, kürkün rengini ortaya çıkarıyor. Dalga dalga saçları da ayrıca çok güzel!




Lydia'nın yeşil-siyah kürkü bana Liya Kebede'nin 2006 sezonunda Dolce Gabbana kolleksiyonundan giydiği benzeri renklere boyanmış kürk kabanı hatırlattı. İlk karede yeşil-siyah kürk, siyah döpiyesin üstünde nefis durmuş, ama ikinci karede de hiç fena değil! Liya Kebede tüm güzelliği ve kürkle taçlanan şıklığıyla, Stefano Gabbana ve Domenico Dolce'ye diz çöktürmüş bence:)


Lydia'nın bu kürkü de boyanmış bir kürk. Yukarıdaki yeşilin rengini bordo almış, ama kürkün içindeki doğal siyah tüyleri hala görebiliyoruz. Bu da kürke, fabrikasyon olmayan, taklit edilmesi zor, doğal bir görüntü kazandırıyor. Yani düz bordo bir kumaş değil bu malzeme, kendi içinde bordodan siyaha zengin renk geçişleri barındırıyor... Ama burada kullanılan kürk sanırım gümüş tilki değil rakun.

Lydia'nın makyajı ve saçları yine muhteşem.


Bu sefer Lydia'nın kürkü yine neon canlılığında bir mor renge bürünüyor. Yeşil gözlerine pek bir yakışmış bence. Dikkatinizi çekmek istediğim nokta, kürk doğal bir malzeme olduğu için renkleri de tüm canlılığıyla yansıtabiliyor. İpek veya moher (mohair) de aynı kürk gibi canlı renkleri çok güzel taşıyorlar. Dikkat ederseniz, yukarıdaki iki boyanmış kürkte siyah tüyler duruyordu, bu sefer kürkün tamamı mora boyanmış. Bu da bana muhtemelen mavi tilki kürkü kullanıldığını düşündürüyor, ama emin değilim:)

Yine çok güzel ve zengin bir renk. Çok dolgun bir kobalt mavisi... Bu sefer tilki veya rakun kürkü yerine Moğol veya Tibet kuzusu var karşımızda. Karakteristik tüyleri hangi renge boyansalar aynı! Çok ama çok uzun ve aynı zamanda kıvır kıvır, halı kenarlarındaki püsküller gibi görünen tüyleri olur Moğol veya Tibet kuzusunun. Lydia Hearst'ün makyajı ve saçlarına bir kez daha hayran oluyorum.




Biri vizon diğeri leopar iki harika vintage pelerin!

Sizlere daha önce, ebay'de vintage kıyafetler satan indiecultvintage'dan söz etmiş, hatta indiecultvintage'da beğendiğim vintage hazinelerini sunmak için bir yazı yetmemiş ikinci bir yazı yayınlamıştım. Indiecultvintage'in son keşiflerinden biri, işte yukarıda gördüğünüz siyah vizon pelerin. 1960lardan kalma, ama sezonun pelerin trendine çok güzel uyan ama aynı zamanda sıradışı bir parça.

Indiecultvintage kıyafetleri çoğu zaman siyah çorap üstüne siyah deri şortla kombinleyerek sunuyor. Özellikle bu kürk pelerine çok yakışan bir seçim olmuş!

Pelerinin kenarları, siyah tilki kürküyle çevrili. Tilki kürkünün uzun tüyleri böyle kenarlarda, manşet ve yakalarda çok güzel duruyor, kıyafeti gösteriyor. Üstelik burada, pelerinin gövdesini oluşturan vizonun kısa tüyleriyle çarpıcı bir kontrast oluşturuyor.

Pelerinin yakasında kocaman siyah bir taş yer aldığına da dikkatinizi çekerim. Modelin parmağındaki yüzüğün taşı gibi:)


Dikkat ederseniz, pelerinde kullanılan vizon kürkünün dümdüz olmadığını, deseni andıran bir yapısının olduğunu göreceksiniz. Bunun nedeni, pelerinin vizon kürkü parçalarından yapılmış olması. Yani bir kürkçü, vizon kürklerini (veya postlarını diyelim) biraraya getirip bir manto yaparken, düzgün bir kumaş elde etmek için her bir postun kenarından bazı parçaları kesip çıkarır. Sonuçta bu parçalar da vizon kürküdür, ama ufaktır, tek başlarına bir işe yaramazlar. İşte sonra, böyle parçalar, patchwork gibi bir araya getirilir ve değerlendirilir. Fotoğraflarda gördüğünüz desenimsi görüntü, farklı parçaların tüy yönleri ve tüy uzunlukları farklı olduğu için ışığı farklı yansıtmalarından kaynaklanıyor.

Gerçi burada "satılan ürün" sadece kürk pelerin, ama siyah bootielerin güzelliği eminim sizin de dikkatinizi çekmiştir:)

Bu yazıda sizlerle paylaşmak istediğim ikinci pelerin, yine 60lardan kalma, leopar desenli imitasyon kürk bir pelerin. Yeni keşfettiğim bir ebay vintage mağazası olan americanarchive tarafından listelenmiş.

Pelerinin kaban/mantoya göre cazibesi, giyenin kolları ve elleri nereden çıkacak, bir türlü bilemiyorsunuz ve bu da pelerine hoş bir gizem katıyor. Burada siyah fötr şapka, pirinç tokalı siyah deri kemer ve altta file çorapla, tüm dikkatleri pelerinde toplayan bir kombini başarmışlar, ama bence mesela böyle kol yerleri kesik pelerinler, upuzun deri eldivenlerle de çok şık duracaktır.

20 Ocak 2011 Perşembe

Ölümünden sonra keşfedilen bir sokak fotoğrafçısı: Vivian Maier

Sizlere çook ilginç bir hikaye anlatmak istiyorum. Bir sokak fotoğrafçısı Vivian Maier'in hikayesi. Ve daha fazlası... Ama biraz sabırlı olmalısınız. Şimdi, kendinize güzel bir fincan kahve veya çay hazırlayın ve hayretler içinde kalmaya hazırlanın!


Hikayemiz yaklaşık üç yıl önce, Chicago'da yaşayan John Maloof adında, 26 yaşındaki genç bir emlakçının bir müzayede salonunda, içinde 1950 ve 60lardan kalma bir sürü siyah beyaz fotoğrafın olduğu bir kutu bulmasıyla başlıyor. Amerika'da insanların eşyalarını bıraktıkları depolar vardır. Bu depolarda bir yer (bir oda veya bir dolap) kiralar, eşyalarınızı yerleştirirsiniz. Kira süresi dolup da eşyalarınızı almazsanız, depo eşyalarınızı satabilir. İşte bu kutu da böyle, sahibi tarafından kira süresi dolunca geri alınmayan bir depodan gelmiş. John Maloof, Chicago'nun Portage Park semti hakkında bir kitap yazıyormuş ve kutudaki fotoğrafların içinde işine yarayabilecek şeyler olduğunu düşünmüş.

Maloof 400 dolar ödemiş ve kutuyu satın almış. Kutuyu iyice incelediğinde ise, içinde 30 binden fazla negatif bulunduğunu görmüş! Artık 30 bin negatif barındıran bir kutunun ne kadar büyük olduğunu siz hayal edin. Çoğu Chicago sokaklarında çekilmiş binlerce fotoğraf...


Maloof fotoğrafların kaynağını merak etmiş ve eşya deposundan, hasta ve yaşlı bir kadına ait olduğunu, dahası bu kutu gibi başka kutular olduğunu öğrenmiş. Diğer kutuları satın alanlarla temasa geçmiş ve birer birer o kutuları da satın almış.


"Bu kadar çok fotoğrafı ne yapayım?" diye düşünürken, negatiflerin bazılarını kesip ebay'de satmaya karar vermiş. Tahmin etmediği bir ilgiyle karşılaşmış. Bazı negatiflerin fiyatı 80 dolara kadar çıkmış. John Maloof anlamış ki, elinde değerli bir şey var. Ama ne kadar değerli? Hepsinden önemlisi, bu fotoğrafları çeken fotoğrafçı kim?

Derken, John Maloof Nisan 2009'da kutulardan birinde bir fotoğraf laboratuvarının zarfının üstünde bir isme rastlamış: Vivian Maier. Hemen google'da bu ismi taratmış. Bir de ne görsün? Daha birkaç gün önce Chicago Tribune gazetesinde Vivian Maier'in ölüm ilanı yayınlanmasın mı!

"Fransa'dan gelmiş olmakla gurur duyan ve son 50 yıldır Chicago'da ikamet eden Vivian Maier, Pazartesi günü huzur içinde vefat etti. John, Lane ve Matthew'in ikinci anneleri. Onu tanıyan herkesin hayatına sihirli bir şekilde dokunan bir özgür ve tanıdık ruh. Her zaman tavsiye, fikir veya yardımını sunmaya hazır. Film eleştirmeni ve sıradışı fotoğrafçı. Yokluğu şiddetle hissedilecek, ancak aynı zamanda uzun ve harika hayatı hepimizce kutlanacak ve her zaman hatırlayacağımız gerçekten özel bir kişi.”

John Maloof bir taraftan, eğer işler yolunda gitseymiş Vivian Maier'le ölmeden önce tanışıp konuşabileceği gerçeğine yanarken diğer taraftan, yana yakıla bu gizemli kadın hakkında daha fazla bilgi toplamak için araştırmalarını sürdürmeye devam ediyor. Ekim 2009'da, fotoğraf paylaşım sitesi flickr'da sokak fotoğrafçılığı üzerine bir gruba, Vivian Maier'in ününün duyulmasında bir dönüm noktası olan kritik bir mesaj gönderiyor ve soruyor: "Elimdeki bunca negatifi sizlere vermenin dışında ne yapabilirim?" Bu arada, Maier'in negatiflerinden bir kısmını gücü yettiğince dijitize edip internette, kurduğu Vivian Maier blogunda paylaşmaya başlamıştır.

Bugün John Maloof'un elinde 100 bin civarında Vivian Maier fotoğrafı bulunuyor. Onun dışında, Jeffrey Goldstein adlı bir başka Chicagolu kolleksiyonerin elinde, Vivian Maier'in 12 bin civarında fotoğrafı bulunuyor. Goldstein, elindeki fotoğraflardan bazı seçmeleri vivianmaierphotography.com sitesinde yayınlıyor.

John Maloof'un bir ayakkabı kutusunun altında bulduğu Avron Gensburg adlı birine ait bir adres, Vivian Maier gizemini çözmesinde önemli bir adım oluyor. Meğer Vivian, 1956'dan 1972'ye kadar Avron ve Nancy Gensburg çiftinin John, Lane ve Matthew adlı çocuklarının dadısıymış!


Bugün Lane Gensburg, 54 yaşında bir avukat ve Vivian hakkında bildiklerimizin çoğu ona dayanıyor. Lane'in dadısı Vivian'la ilgili hatıraları olağanüstü güzel. 1926 yılında doğmuş Vivian, bir Fransız anne ve Avusturyalı babanın çocuğu olarak. Gensburg ailesi onu hep "sıradışı" olmasıyla hatırlıyor. Bir de, hayatının herkesten sır gibi sakladığı özel yönleriyle. Mesela 1959-60 yıllarında altı ay boyunca dünya turuna çıkmış Vivian. Aşağıdaki piramit fotoğrafı gibi fotoğraflardan bu dünya turunda gittiği yerleri takip edebiliyoruz.

Gensburg'ların çocukları büyüyüp artık bir dadıya ihtiyaçları kalmayınca Maier 1972'de Gensburg'lardan ayrılıyor, ama özellikle çocuklarla yıllar boyunca kesik kesik de olsa temasını sürdürüyor. Daha sonra çeşitli ailelerin yanında dadı olarak çalışmaya devam ediyor.


Hikayenin ilginçleştiği bir nokta burası, çünkü Maier dadı olarak başkalarının evinde kaldığı için yıllar yılı adeta bir göçebe gibi yaşamış, ama bu sırada hiçbir şeyi atmamış, eşyalarını kolillere doldurarak peşinde sürüklemiş. 1987'de, Chicago Üniversitesi'nde matematik profesörü olan Zalman Usiskin ve ders kitapları editörü eşi Karen'le çocuklarına dadılık için iş görüşmesi yaparken onlara, "Şunu belirtmem lazım ki, hayatımla birlikte gelirim ve hayatım kutular içindedir" diyor. Usiskinler kabul ediyorlar, ama nerden bilsinler, Vivian'ın hayatı birike birike artık ancak 200 kutuya sığar olmuştur!

Sizi bilmem, ama ben yoruldum. Vivian Maier'in bu olağanüstü hayat hikayesini anlatmaya devam edeceğim, ancak bu "hayatı kutulara doldurma" noktasında durup düşünmenizi rica ediyorum.

Hayatınızı kutulara dolduracak olsanız, kaç kutuya sığardı?





(Vivian Maier'in hayat hikayesi hakkında daha fazla bilgi için, Chicago dergisinin Ocak 2011 sayısında çıkan yazıya bakabilirsiniz.)

19 Ocak 2011 Çarşamba

Lanvin'den "kartal kanatlı" manto

Lanvin'in 2010-11 sonbahar-kış kolleksiyonundan dikkat çekici bir parçayı mercek altına almak istiyorum bu yazıda. Düz, yünlü kumaştan bir manto aslında, ama tüm esprisi, kollarının dış kısmını omuzlar dahil baştan başa saran kürklü bölümü. Daha önce, Prada'nın kolları kürklü kabanını incelemiştim bir yazıda. Prada kabanın kollarının üstü de altı da kürklüydü. Bu Lanvin mantonun kollarının yalnızca dış tarafı kürklü. Omuzları da katınca, ortaya bambaşka bir görünüm çıkıyor...

Beş-altı farklı editoryalde rastladım bu mantoya. Bu yazıda kendimizi stilist/moda editörünün yerine koymaya çalışacağım. Geçen Şubat'ta Paris, Milan, New York... moda haftalarında defileleri izledik, tasarımcıların sonbahar-kış kolleksiyonlarını gördük. Dikkatimizi bazı parçalar çekti, mesela bu Lanvin manto bunlardan biri. Bu mantoyu, bir moda editoryalinde nasıl kullanırız? Nasıl bir stylingle sunarız? Önce, Lanvin'in Paris'teki defilesinden başlayalım.

Defilede tüm mankenler, kapkara peruklarla çıktılar. Oldukça sert, haşin bir tarz görüyoruz. Yün-gabardin kumaşın dümdüz dokusuna karşı, atın yelesi veya benim başlıkta ifade ettiğim gibi "kartal kanadı" gibi kabarık görünen kürklü bölüm arasında dikkat çekici bir kontrast var.


İkinci karede yünlü kumaşın çapraz çizgilerden oluşan dokusunu daha güzel görebiliyoruz. Kumaşa o yüzden gabardin dedim. Öte yandan, bu detay karesinde asıl dikkati çeken, kürkün tüylerinin ne kadar da uzun olduğu, değil mi? Tilki kürkü olsaydı, parlak tüyler, düzenli ve yoğun bir biçimde yer alırdı, ama alpaka, yüne benzeyen bir yapıya sahip. Tüyler daha içiçe geçmiş, adeta "keçe"leşmiş. Tilki ve benzeri kürklere göre daha dağınık, ama aynı zamanda daha "bohem" bir görünümü var.



Lanvin, vizon, tilki gibi alışık olduğumuz bir kürk değil, alpaka kullanmış. Alpaka, Latin Amerika'da, özellikle Peru'da, rakımı 3500 metreden 5000 metreye uzanan yüksek yaylalarda yetiştirilen, yukarıdaki fotoğrafta da gördüğünüz üzere çok sevimli bir hayvan. Lamaların küçüğü diyebiliriz. Lamalar, yük taşımacılığında da kullanılırken alpakalar özellikle yünleri için yetiştiriliyorlar. Alpaka yününden kumaşlar dokunduğu gibi örgü yünü de elde ediliyor. Alpaka yününün kendilerine özgü, yumuşak bir dokuları var, daha çok devetüyünü (camel) hatırlatıyor insana. Zaten alpaka ve lamalar da develerin uzaktan akrabası oluyor.

Dikkat ederseniz yukarıdaki paragrafta "yün" dedim. Aynı koyun-keçiler gibi alpakalar da yünleri için yetiştiriliyorlar ve yünleri düzenli olarak (yılda bir veya iki kere) kırkılıyor. Bir alpakanın fiyatı 1500 dolardan başlıyor, çok daha yukarılara çıkabiliyor. Dolayısıyla 20-25 yıl ömürleri olan alpakalardan kürk yapmak yerine yünlerini kırkmak ekonomik açıdan çok daha mantıklı. Ancak, zaman içinde doğal nedenlerle ölen alpakaların derileri kürk olarak değerlendiriliyor. İşte, Lanvin'in bu mantoda kullandığı alpaka kürkü, bu şekilde elde edilmiş bir kürk olmalı.


Şimdi, bu Lanvin mantoyu moda editoryallerinde görelim. Yazının girişindeki fotoğraf, Pop dergisi 2010 kış sayısında yer almış. Mankenin eli belinde kaşları çatık pozu, Lanvin defilesindeki sert-haşin tarzla uyum içinde. Kendine güvenen, meydan okuyan bir tavır sergiliyor. Yine Lanvin defilesindeki gibi mankenin saçlarının düz ve toplu tarandığını görüyoruz. Düz saçlar, kollardaki kabarık kürkle tezat oluşturuyor. Mankenin duruşu, avına doğru hamle yapmadan önce kanatlarını kabartmış bir kartal gibi!



Chanel Iman, Flare dergisi Ekim sayısı. Gerçi Maximum kart reklamlarındaki gibi pergeller kocaman açılmış bir X olmasa da, Chanel'in bacaklar ve kolları açık duruşu, harekete geçmeden önce yay gibi kurulma dinamizmi taşıyor. Yine dümdüz saçlar, yine meydan okuyan bir duruş...


 
Bloguma daha önce "arı duru güzelliği" ile konuk ettiğim Kirsi Pyrhonen, Dazed and Confused Ekim sayısındaki bir editoryalde iki karede birden çıkmış bu Lanvin mantoyla. Kirsi, önceki yazıma konu olan editoryaldeki gibi, kameraya herhangi bir kılığa bürünmeden, "olduğu gibi" bakmış. Bu yazıdaki diğer fotoğraflara göre daha "yumuşak" kareler çıkmış ortaya.

Iris Struberger, Harpers Bazaar Eylül sayısında, yüzündeki o gizemli, biraz muzip biraz muzır ifadeyle yer almış. Bir eli belinde, güç projekte ediyor, diğer eliyle sandalyeyi kavramış. Siyah, düz taranmış saçları, koyu göz ve dudak makyajıyla, "sıkıysa bana bir laf et!" diyor adeta...

Tasha Tilberg, Amerikan Elle dergisi Ağustos sayısında, bu farklı açıdan çekilmiş fotoğrafla yer almış. Arkadan bakınca kollar ve omuzdaki kürklü bölüm, sanki düz kumaştan bir manto varmış da, giyen sırtına bir koyun postu atmış gibi görünüyor:) Sanırım şimdiye kadarki fotoğraflar içinde mantonun rengini en güzel yansıtan bu kare olmalı. Benim aklıma direkt sütlü çikolata rengi geliyor, başka bir şey de gelmiyor!

Alman Zeit dergisi, 40. yıl özel sayısında Claudia Schiffer'le kapak tasarımı şeklinde 40 fotoğraftan oluşan dev bir editoryale yer vermiş. Şimdiye kadar Lanvin mantoyu hep kopkoyu saçlarla kullanılırken gördük; sarışına da fena gitmiyormuş doğrusu. Ama saçlar, dalgalı da olsa, düz.


Lanvin reklam kampanyasından bir kareyle yazıyı bitirelim. Mariacarla Boscono, mantomuzu giymiş, bir yanına Anja Rubik'i diğer yanına Magdalena Frackowiak'ı almış, üçü birden Steven Meisel'e "gümbür gümbür geliyoruz! Açın Lanvin'in önünü!" diye poz vermişler!