31 Aralık 2010 Cuma

A.Y.Y.H.S.M.A.D.H.B.K.V.A!.........AYYHSMADHBKVA!


Geçen yılki gibi bu yıl da yeni yıl dileğim:

Allah Yeni Yılda Herkese Sağlık, Mutluluk, Aşk, Dostluk, Huzur ve Bereketli Kazanç Versin!

Amin.
































30 Aralık 2010 Perşembe

Burray Olson vintage kürklü ceket ve Sienna Miller


Geçenlerde "Prada'nın kolları kürklü kabanı"nı yazmıştım. Yukarıdaki Burray Olson tasarımı vintage ceketi görünce aklıma hemen o konsept geldi. Ama yukarıdaki ceket sadece kolları kabarık kürklü olmanın dışında başka çağrışımlar, başka ilhamlar da taşıyor. Rengarenk, 60ların hippie ruhunu mükemmel yansıtan bir parça. Kollarının yanısıra yakası da kürklü. Düşünün, bu ceket nerden baksanız 40 yıllık, ama kızıl tilki kürkü hala çok canlı, çok parlak...


İlk kolajda pek belli olmuyordu, ama burada ceketin arkasında ve kolların altında ponpon gibi sallanan kürkleri görüyoruz. Cekete bir "Davy Crockett" veya bir "Wild West" havası katan bu parçalar vizon kuyruğundan.

Şimdi, yukarıdaki kürklü ceketi, Sienna Miller'ın geçenlerde bir havaalanında görüntülendiği ceketle karşılaştıralım:



Sienna'nın ceketinin yamalı (patchwork) tarzı, renkleri, kürklü detayları dikkat çekici; alışık olmadığımız bir tarz. Başındaki kovboy şapkasıyla, "country" ve "Wild West" vurgularını iyice belirginleştirmiş. Ama bu iki ceketi karşılaştıracak olursak, yukarıdaki vintage ceket bence daha güzel:)

27 Aralık 2010 Pazartesi

Moda başkenti olmak için bize bir Olivia Palermo bir Natalia Vodianova gerek

Eğer futbola biraz ilginiz varsa kesin duymuşsunuzdur, geçenlerde 2018 ve 2022 dünya futbol şampiyonalarının hangi ülkede yapılacağı FIFA'da oylandı ve bu büyük organizasyonlar Katar ve Rusya'ya gitti. Bu oylama öncesinde her ülke ünlü isimleriyle medya kampanyası yürüttü, kulis yaptı. İşte oylama günü, ülkesinin adaylığına destek veren Rus süpermodel Natalia Vodianova'yı, Roberto Cavalli'den leopar desenli bir elbise içinde görüyorsunuz.


Diğer bir aday ülke de Avustralya'ydı, onlar da ülkelerinden çıkardıkları "milli süpermodel"leri, 80ler ve 90lara damgasını vuran isimlerden Elle MacPherson'u göreve çağırdılar, ama Elle'in desteği yetmedi.

İngilizler 2018 için epey iddialıydılar, bu çabalarında baştan beri David Beckham öne çıkmıştı, son anda tahtın gelecekteki varisi Prens William da kampanyaya katıldı, ama yetmedi. İngilizler hayal kırıklığına uğradılar. Sonra da hemen oy kullanan FIFA delegelerinin oylarını para karşılığı sattığını, FIFA başkanı Sepp Platter'in de bu yolsuzluğa bulaştığını iddia etmeye başladılar. Doğrusu merak etmedim değil, acaba İngilizlerin kampanyasını David değil de Victoria Beckham yürütseydi sonuç değişir miydi?


Natalia Vodianova'nın en başta yer alan resmini oylamanın ertesi gün gördüm ve "Rusların alması süpriz olmamış!" yorumunu yaptım. Ben FIFA delegesi olsam, Natalia Vodianova gelip bana kulis yapsa, ben de oyumu Rusya'ya verirdim! Herhalde FIFA başkanı ile aramda şöyle bir diyalog geçerdi:

FIFA Başkanı: "Evet Coşkun bey, aday ülkelerin sunumlarını izlediniz. Oyunuz hangi ülkeye?"

Coşkun Hürsel: "Pardon bay başkan. Şimdi, özetleyecek olursak, İngiltere şu kadar milyon dolar yatırım yapmayı vaat ediyor, bir de David Beckham'ları var, öyle mi?"

FIFA Başkanı: "Evet, David Beckamları var, doğru."

Coşkun Hürsel: "Avustralya üç yeni stad yapacakmış, ayrıca Elle MacPherson'un desteğini almış, doğru mudur?"

FIFA Başkanı: "Doğrudur."

Coşkun Hürsel: "Peki, Rusların nesi var?"

FIFA Başkanı: "Avustralya'nın Elle'i varsa, Rusların Natalia Vodianova'sı var."

Coşkun: "Abi tamam o zaman, ben oyumu Natalia'ya, pardon Rusya'ya verdim gitti!"


Ama esas soru şu: Bir de bizim aday olduğumuzu düşünsenize, Natalia'nın Elle'in karşısına kimi koyardık?

Uzunca bir süredir, IFW'dir, uluslararası moda haftalarında Türk tasarımcıların yer almasıdır, Vogue Türkiye'nin çıkmaya başlaması, H&M'in Türkiye'ye gelmesidir, pek çok önemli moda olayının ardından, "Türkiye yakında önemli bir moda ülkesi olacak, İstanbul moda başkentleri arasına girecek" türü kehanetlerin sıkça yapıldığını görüyorum. O zaman soruyorum:

Rusların Natalia Vodianova'sı, Natasha Poly'si, Eugenia Volodina'sı var. Kimbilir kaç Vogue'a kapak olmuşlar, kaç Victoria's Secret Fashion Show'a çıkmışlar. Brezilyalıların Gisele Bundchen'i, Alessandra Ambrosio'su, Caroline Trentini'si var. Belçikalıların Elise Crombez'i var. Avustralyalıların Elle MacPherson'u, Miranda Kerr'i var. Bizim kimimiz var?




Son yazımda Olivia Palermo'nun giydiği kıyafeti teşhis edeyim derken, bugünün internetinde artık ünlüler ne giyiyorlarsa marka marka öğrenmenin sadece bir tık mesafesinde olduğunu anlatmıştım. İşte, modanın başkenti olmak istiyorsanız, size harika bir fikir! Olivia Palermo'ya bir gardrop dolusu kıyafet gönderin. Bir gün Özgür Masur tulum, ertesi gün Özlem Süer şifon bluz, sonraki gün ise Zeynep Erdoğan elbise giysin. Sonra bakın, Hello'dan InStyle'a, outfitidentifier.com'dan justjared.com'a herkes, Olivia'nın üstündeki bu muhteşem kıyafetleri konuşuyor, bir anda dünyanın dört bir tarafından siparişler yağmaya başlıyor!

Kim Kardashian'ın adı Kerime Kardeşcan olsaydı ve sürekli Türk modacılarının kıyafetlerini giyseydi, düşünün bu modacıların tanınırlıkları nasıl birden tavan yapardı?

Daha Oscar ödül töreni öncesi kırmızı halıda yapılan paha biçilemez marka tanıtımlarına hiç girmedim bile!

Daha katetmemiz gerek çook yol var...

26 Aralık 2010 Pazar

Oh la la! Artık filanca ünlü ne marka giymiş diye merak etmemize gerek kalmadı!

Biliyorsunuz, Olivia Palermo bir alışverişe çıktı diye önce "Reklam kokan hareketler bunlar!" diye sızlanmış, sonra da dayanamamış, Olivia'nın alışverişte denediği pelerin üstüne güzellemeler yazıp bile bile Lades! demiştim. İşte efendim, sevgili Olivia'mız alışverişe çıkmadan birkaç gün önce, (tam olarak 20 Ekim 2010 günü) New York'ta bir arkadaşıyla buluşmuş, birlikte bir kafeye gitmişler, tabii paparazziler hep peşlerinde...

İnternet çağında yaşamak öyle bir şey ki, Olivia'yla kolkola yürüyen arkadaşını görüp de, "Bu Olivia'nın arkadaşı da ne şık giyinmiş yav!" demenizle bu arkadaşın adının Bianca Brandolini D'Adda olduğunu keşfetmeniz arasında en fazla 2 dakika geçiyor.

Olivia ve arkadaşı Bianca (isimler de kız çocuklarının hayranlıkla izlediği WinX çizgi filmlerindeki sempatik:) ikisi de baştan ayağa siyahlar içindeler. Olivia'nın ayağındaki kırmızılı nude babetler moda bloglarında ve forumlarında büyük tartışma koparmaya aday, fashionistaların bir bölümü "Ayy çok beğendimmmm!" derken diğer bir bölümü de "Cık, olmamış:(" diyerek ahkam kesecekler... Arkadaşının botları da fena değilmiş doğrusu, acaba Forever 21'de veya Asos'ta bir benzeri var mıdır? Şu anda dünyanın dört bir tarafından binlerce moda meraklısı, "Öff ya, benimm olması gereken ne çok güzel şey ve de ne az para ve zaman var şu dünyada!" diyor, biliyorsunuz!


Olivia artık paparazzilere alışmış, baksanıza güneş gözlüklerinin arkasından bile kameralara poz vermeye devam ediyor, arkadaşıysa henüz bu ilgiyle nasıl başa çıkacağını bilememenin tedirginliği içinde.

Olivia'nın çantası da çok sıradışıymış doğrusu. Clutch desem o kadar büyük clutch olmaz. Smythson veya Brioni'nin über chic ajandaları gibi duruyor, ama ajandanın ne işi var Olivia'nın elinde? Of, meraktan çatlayacağım, o çantanın markasını acilen bulmam lazım!


Olivia'nın kolundaki künye de çok şıkmış! Evet evet, o künyeden de istiyorumm! Peki ya o siyah kürk yeleği?! Aman Allahım, siyah dik yaka kazak ve siyah ceketin üstüne kürk yelek ne kadar da yakışmışş!! Ama markası ne, nerden alırım, içimde kabaran alışveriş canavarını nasıl sakinleştiririm?! İmdaaat!!!

Tam bu noktada, imdadımıza bir anda bir sürü örneği beliren "kıyafet teşhis" (outfit identification) siteleri yetişiyor. İşte, imdadımıza yetişen ilk site, outfitidentifier.com. Siteye giriyoruz, bize şunu vaat ediyor: "A fashion dictionary of what celebrities wore and where to get it. 15-100 outfits added daily!" Her gün 15 ila 100 kombinin eklendiği, ünlülerin ne giydiğini gösteren ve o giydikleri güzel şeyleri nereden alabileceğimizi söyleyen bir moda sözlüğü mü? Evvet, işte ihtiyacımız olan şey bu!


Hemen sitede "Olivia Palermo" diye bir arama yapıyoruz. Ooo, maşallah hatun ne giydiyse gün gün, saat saat bulup çıkarmış arkadaşlar. İyi çalışmışlar! Ama o da ne?! Olivia Palermo'yla ilgili tam 24 sayfalık sonuç çıkıyor sitede. Oturup sayıyoruz üşenmeden, bir sayfada tam 15 farklı kombin, 15 çarpı 24 eder 360! Yani "Ben her gün bir Olivia Palermo kombini giyicem" deseniz, bir yılda ancak bitirebilirsiniz, ama bir yıl içinde Olivia bisürü yeni kıyafet ve güzel ciciler giymiş olacağı için yılın sonunda tekrar başlamanız gerekecek! Deriin bir iç çekip ümitsizliğe kapılmayın, elinizden gelenin en iyisini yapın, hiç olmazsa Olivia'dan bir iki ilham kapın, o da yeter!!!

Site tasarımında, sağdaki sütunda alt alta sıralanmış "arzu objeleri"ni görüyoruz, ne güzel fiyatları ve ne çekici resimleri var! Demek ki bu site okuyucularını, bu şekilde alışveriş sitelerine yönlendirerekten ve yaptıkları alışverişlerden şukela bir komisyon çaktıraraktan para kazanıyor (veya kazanmayı amaçlıyor)... Hımm, içimdeki müteşebbis damarım mı kabardı, ne! Acaba bu fikirle Dragon's Den Türkiye'ye katılsam bi 50 bin lira koparabilir miyim o indeki çakallardan?


İlk sayfadaki kombinlere şöyle bir göz attıktan sonra hızla ikinci sayfaya ilerliyoruz, ne de olsa Olivia'nın bizi meraklara gark eden kombinini 20 Ekim günü giydiğini biliyoruz. Vee işte karşımızda! Outfitidentifer.com soruyor: "Olivia Palermo'nun New York'ta 20 Ekim 2010'da giydiği siyah yeleğini, clutch'ını, siyah pantolonunu ve babetlerini kim yaptı?" Evet, evet, bizi daha fazla heyecanlandırma da söyle, kim yaptı???

İşte, mutlu son! Olivia'nın kürk yeleği "Haute Hippie", babetleri "Sturdy French Sole" markaymış. Gözlükleri Christian Dior'muş, çantası ise Hermes Jige'ymiş. Peki ya pantolonu? Hayır, onu söylemiyorlar, onun için siteye üye olmak gerekliymiş. Bakın bi de üyelik çıktı. Öyle ya, siteye reklam verecek potansiyel firmalar için bir takipçi portfoyü sunmak lazım. Ekonomi kitapları "Amerika'da bedava öğle yemeği yoktur" yazar, sadece öğle yemeği mi, bize Olivia'nın ne marka pantolon giydiğini bile söylemiyolar, yapılır mı bu ya:( !!!


Neyse ki internette bu hizmeti sunan başka siteler de var, işte size whowearswhat.cn! Tıklıyoruz, arıyor, buluyoruz, Olivia'nın o gün ne giydiğini tam olarak öğrenmemize çok az kaldı! Evet, site Çince ama olsun, marka isimleri evrensel değil mi! Haute Hippie kürk yelek, Hermes Jige çanta, Christian Dior gözlükler, Sturdy French Sole hepsi tamam, ama hay aksi! Pantolonun markası burada da "Members Only". Televizyon kanallarının anlaşıp aynı anda reklam girmeleri gibi bu siteler de aralarında anlaştılar mı, nedir? :(

Neyse, en azından bu site, Olivia'nın babetlerine doğrudan bir link veriyor, hemen tıklayıp Sturdy French Sole sitesinden babete ulaşmak artık an meselesi...

Olivia'nın o gün ne giydiğini artık biliyoruz. Tamam Christian Dior, Hermes markalarını biliyoruz, ama Haute Hippie de neyin nesiymiş öyle? Bir web siteleri var, ama henüz yapım aşamasında, demek ki daha tazecik bir marka bu. Ama facebook sayfaları, twitter hesapları bayağı iyi işliyor. Hangi ünlü bir tasarımlarını giymişse, hemen haber veriyorlar, aman kaçırmayın diye!!! İşte, mesela Olivia Palermo'nun kendi tasarımları olan kürk yeleği giydiğini yememiş içmemiş twitter'da herkeslere duyuruvermişler...


Olivia Palermo elini kaldırmış, taksi çağırıyor... Hemen gitmem lazım, yazık kızcağız çıplak ayaklarıyla soğukta beklemesin, üşümesin!

24 Aralık 2010 Cuma

Kadınları anladık da, Rod Stewart'ın leopar merakı da neymiş öyle!

Biliyorsunuz, yıllar boyunca leopar desenlerin izini sürüyorum. Şöyle sağıma soluma bakıyorum, kimsenin rağbet etmediği projeleri yürütme konusunda üstüme yok! Neyse ki Vogue kapakları projesine James Mayer el attı, sırtımdan bir yük kalkmış gibi hissettim!


Evet, dediğim gibi, ben leopar desenlerin izini sürerken bir de baktım, karşıma 70lerin ve 80lerin rock ve pop yıldızı erkeklerinin leopar desenlere gömülmüş bir sürü fotoğrafı çıktı! "Haydaa!" dedim önce, ama bazı resimlerde kendimi tutamadım, katıla katıla güldüm!


İşte, Rod Stewart'la başlayalım. Şimdi "Hani şu geçenlerde yeniden piyasaya çıkan, "I am sailing" şarkısının yeni cover'ıyla ortalığı kasıp kavuran Rod Stewart" diycem, şöyle bir düşününce benim hafızama "geçenlerde" diye kazınan olay taa 90ların başı olsa gerek! Ah, yaşlanıyoruz azizim! Rod Stewart amcamın kendini yeniden icat etmesinin (re-inventing oneself) üstünden bile 20 yıl geçmiş!!!

Rod Stewart'la başlayınca, geçen ay "80ler müziği/modası veya... 20. yüzyılın en berbat toplu fotoğrafı!" başlıklı yazının sırrı da çözülmüş olacak. O yazının temelini oluşturan fotoğraf setini, işte bu leopar desenler araştırması sırasında keşfetmiştim. Kapı kapıyı, konu konuyu açıyor...

Yazının girişindeki ilk iki fotoğraf 1978'den, yukarıdaki fotoğraf ise 1971'den. Geçenlerde katıldığı Sosyal Medya programında 1982 doğumlu Yılmaz Morgül'ün yanında ihtiyar kalan Style Boom'dan bile eski bu kareler!!! Dikkatli bakarsanız, ilk resimlerde Rod Stewart'ın yüzündeki makyajı bile görebilirsiniz! Yok artık, daha neler! Başımıza taş yağacak! Rod amca, leopar desenli bluzu ve takım elbisesiyle Kim Kardashian, Rihanna ve Paris Hilton gibi bilumum celebrity'leri çatlatacak bir avantgardlık örneği veriyor!

Ama unutmayın, o devirlerde insanlar müziğe bugünkünden çok daha fazla değer veriyorlardı. E tabii, internet yok, twitter-face yok, XBOX-PS yok, Blackberry-iPhone yok, bir gencin alabileceği en "cool gadget" bir gitardı, elektrogitar ve anfi alanlar bugün evinde 40 inç plazmada PS3 oynayan çocuklar kadar kıskanılıyordu. O devirde Rock ve Pop yıldızları ne yapsa hoşgörülüyordu, onlar da zaten içip s.çmaktan, kürekle marihuana çekmekten başka bir şey yapmıyorlardı...


Hadi sahne kıyafetlerini anladık. Sahne sonuçta bir showdur ve show da abartıdır. Pekiii, bir at çiftliğinde, leopar desenli takım elbiseyle Rod Stewart ne yapıyor olabilir?!? Tam bir dumur anı...


Rod Stewart'ın leopar sevgisi 80lere de sıçramış, işte yukarıda 1982'deki bir konserinden iki fotoğraf. "Yıl 1981. Cyndi Lauper ve leopar desenleri" başlıklı yazıda sözünü ettiğim kırmızı/pembe zemin üstüne leopar baskılı kıyafetleri hatırladım hemen! Arkada davulun üstündeki pin-up resmin bir benzerini meşhuur bir moda blogumuzda gördüm galiba, ama acaba hangisinde:)




Vee 1985'e geliyoruz. Rod Stewart, ilk karısı Alana Hamilton'la birlikte. Artık Dynasty, Dallas gibi dizilerle, vatkalar, tozluklar, parlak saten kıyafetlerle simgeleşen 80lerin sonları yakındır. Nitekim Rod Stewart da, o iğrenç ötesi saç kesimini bırakmış, 90ların başındaki büyük dönüşümünün ilk sinyallerini vermeye başlamış. En azından, leopar desenlerini karısına bırakmış, üstüne doğru dürüst birşeyler almış!

Dün The Guardian gazetesinde, Robbie Williams'ın da üyesi olduğu Take That grubunun giyim kuşam ve tarzlarının "boyz to men" yani gençlikten orta yaşlılığa nasıl dönüştüğünü anlatan harika bir yazı okudum. Rod Stewart üstüne yukarıda yazdıklarımla bu yazının konusu tam da örtüştü.

Yazının bana "Vay canına!" dedirten tespiti şu paragraftı:

"Summer isn't flattering for men in their 40s. It's callous and exposing. Sunlight streams through thinning hair. Harsh shadows act as a cruel grout in crow's feet. Clothes are flimsy and perfunctory. Worst of all, if you happen to be Jason Orange, 40, you simply can't look wistful and vulnerable in clam-digger shorts and a Superdry polo shirt. Winter – which is all about layering, camouflage, buttoning up and introspective insulation – is much more forgiving."

Türkçeye şöyle çevireyim: Mazhar Alanson veya Kadir İnanır'ı (kusura bakmayın aklıma bir anda 40larında Türk ünlüsü gelmedi!) şöyle bir deri ceket, kasket veya paltoyla şık ve karizmatik göstermek kolay, kolaysa bunu bermuda şortlar, şıp şıp terliklerle başarın! (Kısa pantolon errrkek adamı bozar!)

Leopar desenlere düşkün pop ve rock yıldızları Rod Stewart'la sınırlı değil. Daha kimler var, kimler! Bazıları "Yok artık!" dedirtecek bu resimleri bir sonraki yazıya bırakıyorum. :)

(Evet biliyorum, bir gün takipçi sayım onbinleri bulduğu, her yazım bir olay olduğu günler gelince, Getty Images telif haklarını ihlal eden yukarıdaki fotoğraflar için kapıma dayanacak, o yüzden, o gün gelene kadar sahip olduğunuz ayrıcalığın tadını çıkarın!)