Elizabeth Taylor, menekşe gözleriyle nadide bir güzeldi. Klasik Hollywood sinemasının ışıltılı yıldız güzelliğini her yönüyle yansıtan bir isimdi. Greta Garbo, Rita Hayworth, Katharine Hepburn, Marilyn Monroe, Ava Gardner, Grace Kelly, Ingrid Bergman, Jane Russell, Audrey Hepburn... Elizabeth Taylor sanırım bu klasik çağın yaşayan son büyük ismiydi.
Elizabeth Taylor'un anısına yazılacak bir blog yazısında söz edilecek konular az çok bellidir. Menekşe gözleri, güzelliği, mücevherleri, gösterişli kıyafetleri, kürkleri, fırtınalı aşkları, özellikle de Richard Burton'la yaşadığı tutkulu ilişki, 80lerden itibaren Michael Jackson'la dostluğu... Oscarlı bir oyuncu olmasına rağmen ne yazık ki bu listede oynadığı filmler epey geride yer alıyor.
Elizabeth Taylor'u anmak, onu güzelliğinin zirvesinde hatırlamak istiyorum. Onun anısına bir sürü blog yazısı yayınlamak istiyorum. Nerden başlasam?
Bu fotoğrafla başlayayım o zaman. Taylor, bir film yıldızından çok, İngiltere, Hollanda, İspanya veya Monaco kraliçesi gibi, "regal" bir poz vermiş burada. Karmaşık bir şekilde topuz yapılmış ve taç gibi mücevherlerle toplanmış saçları, yakası kürklü beyaz saten elbisesi, safir taşlarla süslü mücevherleri son derece formel ve zarafetin zirvesinde.
Ama benim vurgulamak istediğim nokta, Elizabeth Taylor'un yüzündeki ifade. Gülmüyor, gülümsemiyor, ciddi bir ifade var yüzünde. Bu fotoğrafın çekildiği 1963'te, The V.I.P.s filminin çekimleri sırasında, kariyerinin zirvesinde. Güzel, ünlü, her şeyi olan bir kadın Elizabeth Taylor. Üç yıl önce, 1960'ta, Butterfield 8 filmiyle ilk Oscar'ını almış. Richard Burton gibi bir yakışıklı ve ünlü oyuncu ile büyük aşklarının başındalar. Bir yıl sonra evlenecekler. Ama Elizabeth Taylor'un yüzünde eksik bir şeylerin izleri var. Her şeyi olan bir kadının yine de mutlu olamayışının hüznünü görüyorum bu fotoğrafta ben.
Elizabeth Taylor'ün 1950lerdeki fotoğraflarında pek olmayan bir poz bu. 60lar ve 70ler boyunca bir aşktan diğerine dolu dizgin koşan, mutluluğu arayan, ama hep arayışta, hep üzgün, hep kaygılı bir kadının pozu... Bu yazıda, işte o mutluluğu arayan Elizabeth Taylor'ın fotoğraflarına bakmak istiyorum.
Elizabeth Taylor'un güzelliğini bu kadar güzel anlatan fotoğraf zor bulunur. Siyah beyaz fotoğrafın tüm yalınlığı içinde hiçbir süs, aksesuar, mücevher, elbiseye ihtiyaç yok. Menekşe rengine bile ihtiyaç yok. Sadece alna düşen perçemleri ve kalın kaşları, o muhteşem gözlerinin güzelliğine vurgu yapıyor...
Bu saçlar! Uçları havada uçuşan, örgü aksesuarlarla süslü saçlar, etnik desenli maksi elbise, gümüş bileklik, küpe ve yüzükler... Bu kadın Saba Melikesi Belkıs da olabilir, Cleopatra da, Bizans imparatoriçesi Zoe de, bir Bedevi aşiret reisinin karısı da, Elizabeth Taylor da...
Taylor'un 1963'te çevirdiği Cleopatra filmi, bir oyuncunun 1 milyon dolar ücret aldığı ilk film imiş. Aynı zamanda onun Richard Burton'la birlikte oynadığı ilk film. Filmin sinema tarihi açısından önemi ve değeri bir yana, Elizabeth Taylor Cleopatra rolüyle öyle bir bütünleşiyor ki, artık o Cleopatra'yı oynamıyor. Elizabeth Taylor Cleopatra'nın ta kendisi oluyor!
Yukarıdaki üç fotoğrafta da Elizabeth Taylor'ın saçları, yazının başındaki fotoğraftaki gibi topuz şeklinde toplanmış. Üçünde de gözalıcı mücevherler, yalın bir güzellikle birleşmiş. Üç fotoğrafta da Taylor, evli bir kadını "oynuyor." Desperate Housewives dizisinde, Amerikan kentlerinin banliyölerinde kocalarıyla mutlu ve mükemmel evlilik tablosu vermeye çalışan kadınları, özellikle Bree Van De Kamp'i hatırlatıyor bana bu Elizabeth Taylor. Saçlarının toplu olması, evlilik hayatındaki düzen ve intizamın bir sembolü adeta.
Son kare, 1973 yapımı Ash Wednesday filminden, hatta filmin kapağında bile yer almıştı. Taylor bu filmde, Mark Sawyer'la (Henry Fonda) evliliğini kurtarmak için gizlice İsviçre'de estetik ameliyat olan Barbara Sawyer rolünde. Ama estetik ameliyat olması bile kocasının ona tekrar ilgi duymasını sağlayamıyor. Bu dönemde gerçek hayatında da Taylor'un Richard Burton'la (ilk) evliliğinin son dönemlerini yaşadığını hatırlatayım.
Elizabeth Taylor pek çok filmde farklı roller oynadı, ama eminim oynamak zorunda kaldığı en zor rol, evliliği iyi gitmeyen ama bunu dışarıya belli etmemeye çalışan kadın rolü olmalı...
Bu kareler, 1972 tarihli X, Y and Zee adlı film setinden. Taylor, bu filmde Michael Caine ile başrolleri paylaşmaktadır. Londra'da yaşayan zengin bir karı-kocayı oynar Taylor-Caine ikilisi, ve şu işe bakın ki Taylor, genç bir dula aşık olan kocasını yeniden kazanmaya çalışan kadını oynamaktadır. Richard Burton'la ilk evliliklerinin sona ermesi yakındır...
Nasıl yukarıdaki muntazam topuz saçlar, bana evlilik çatısını dik tutmaya çalışan kadını hatırlatıyorsa, Elizabeth Taylor'un bu son karelerdeki dağınık saçları da tüketilmiş bir ilişkinin dağınıklığını, hüznünü hatırlatıyor...
Tekrar 1973 yapımı Ash Wednesday filmindeyiz. Kocasına güzel görünmek için gizlice estetik ameliyat yaptırmış olan kadını oynuyor Elizabeth Taylor. Bir kayak merkezinde, kocasını beklemektedir. Genç erkeklerin ilgi odağı olacak kadar güzeldir, ama kocasının gözüne giremedikten sonra ne yapsın başkalarının ilgisini! Bu dört fotoğraftan ilkinde Elizabeth Taylor'un ellerini kürk mantosunun üstünde nasıl bir güvensizlik içinde kavuşturduğuna dikkat edin. Kocasına sarılmak için açılmış kolları boşta kalmış, yalnız kadın...
Bu iki kare 1965 yapımı Sandpiper filminden. Richard Burton'la çevirdiği üçüncü film olmalı Elizabeth Taylor'un. Bu minik kuşla verdiği pozlar bana çok "intimate", çok özel ve içten geldi...
Yazı bitti. Yazı boyunca Elizabeth Taylor'un yüzü pek gülmedi maalesef... "Her şeyi olan kadın"ın mutluluğunun olmaması ne acı...
demek ki kadınlar olarak herşeyimiz olsun diye kasmayacağız. mutluluk istediği yere konan bir kuşmuş.
YanıtlaSilnot: en çok kuşlunun üstündeki fotoyu sevdim. diğerlerinden farklı olarak biraz tebessüm ve kendi halindelik var sanki.
Hemen topa gireyim, tabii kasmayın bence de. Bakınız, Richard Burton Elizabeth Taylor'a 33 karatlık elmas yüzük almış, yetmemiş 69 karatlık bir elmas daha almış, ama o bile yetmemiş!
YanıtlaSilKuşlu fotoları ben de çok sevdim:)
coşkun yazın süper resimler ise ayrı bir süper. çok nadide resimleri toplamışın ellerine sağlık. benim favorim ilk resmi oldu. tamda dediğin gibi herşeyi olan ama yetmemiş bir ifade var yüzünde.resme biraz uzun bakınca resmen hüzünlendim :(
YanıtlaSil