Elbisenin en dikkat çekici tarafı şüphesiz kat kat eteği. Katların uçlarındaki incecik sarı şeritler katlı görünümü pekiştiriyor. Bir çiçeğin yaprakları gibi narin bir görüntü veriyor ve tam "çiçek" demişken, yeşil çimenleri hatırlatan arka plan da yerine oturuyor. Elbisenin gövdesindeki kurdelalar ve dantel işlemeler de hoş. Modelin kendi dünyasında, düşünceli pozu fotoğrafın duygu yoğunluğunu arttırıyor. Bu harika elbisenin bir başka fotoğrafına daha bakmaya değer:
Linda'ya kızıl saç yakışıyor doğrusu! Bana Beşinci Element'teki Milla Jovovich'i hatırlatıyor. Şimdi 20 yıl ileriye saralım ve Linda'yı Dior'un bir "hot kutür" (haute couture!) tasarımı içinde görelim.
Mor-mavi-bordo-kırmızı renk uyumları olağanüstü. İlk bakışta elbisenin rengine göre daha "çiğ" duran kırmızı eldivenleri yadırgamıştım, ama tekrar bakınca yanıldığımı anlıyorum.
Şimdi bir Hint gelinine yer vermek istiyorum. Altın simli, taşlı işlemeleriyle kıpkırmızı bu gelinlik gözalıcı. Aslında bizim geleneğimizde de gelinlik kırmızı olur, bol işlemelidir ve illa ki simli gelin teli bulunur. Avrupa'nın etkisiyle artık beyaz gelinlikler moda ama bu binlerce yıllık gelenek kırmızı kurdela olarak direnmeye devam ediyor. Bence öyle kurdelayla falan olmaz, kırmızı olmayacaksa hiç olmasın, daha iyi.
Dior'un 1992 yılına ait bir başka haute couture elbisesini bu sefer Helena Barquilla'nın üstünde görüyoruz. Elbisenin üstündeki işlemeler ve göğüs dekoltesini çevreleyen simli detaylar çok güzel görünüyor. Yukarıdaki kıyafetlerle birlikte değerlendirince, şöyle düşünüyorum. Kırmızı o kadar dikkat çekici bir renk ki, normalde başka renkler için simler, işlemeler, kıyafete hareket katmak için düşünülürken kırmızı sözkonusu olunca, onun sadeliğindeki haşinliği dengeleyen bir unsur haline geliyorlar.
Bu yazıyı Eugenia Volodina'nın Valentino 2004 sonbahar-kış haute couture defilesinde sunduğu kıpkırmızı bir kıyafetle bitirmek istiyorum.
Gerçi pek belli olmuyor ama ayakkabısı hariç her şeyi kırmızı Eugenia'nın. Elbisesinin fırfırlarla süslü eteği hoş, ama benim aklım hala ilk fotoğraftaki kırmızı çiçekte! Belindeki taşlı işlemenin bir kuştüyü gibi aşağıya uzanması ince ve güzel bir ayrıntı. Tabii Eugenia'nın omuzlarını süsleyen kırmızıya boyanmış tilki kürkünden etol de gözalıcı. Elbisenin saten-ipek kumaşı ışığı pırıl pırıl yansıtırken, kürk etolün nasıl farklı bir dokuya sahip olduğuna dikkat ediyoruz. Bu nedenle rengi sanki elbiseden hafif açıkmış gibi duruyor.
Bu Slav kadınlarının (ve dahi erkeklerinin!) donuk, android bakışları beni öldürüyor! Elbisenin kıpkırmızı alevlerinden Eugenia'nın gözlerine uzanınca insan buz kesiyor...
Buraya kadarki resimlere bakınca şöyle ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. İlk elbise hariç diğerlerini giyen modellerin hiçbiri sarışın değildi! Linda örneği, kırmızının kızıl saçlılarda çok abartılı kaçtığını düşündürürken (elbiselerin haute couture olduğunu, yani abartının doğal parçaları olduğunu hatırlayarak), kırmızı esmerlere sanki daha bir başka yakışıyormuş gibi geliyor bana. E, İspanyol veya çingene güzelleri boşuna kırmızılarla tanınmamış!
Nasıl, benim seçtiğim bu kırmızı-kızıl kıyafetleri beğendiniz mi? (İpucu: Beğendiyseniz devamı var!)
Ben beğendim... Kırmızı elbiselerin esmerlere daha çok yakıştığı fikrine katılmakla beraber sarışınlarda da güzel olabiliyor. Ama kızıl saçlılarda abartılı olduğu kesin.
YanıtlaSilEugenia Volodina'nın etolünü çok beğendim. Zaten bu şekilde kırmızı, civciv sarısı, mavi gibi renklere boyanmış kürkleri güzel buluyorum.