Moda haftalarında ünlü markaların defilelerini izlemenin birkaç yolu vardır. Bunlardan biri, "Acaba bu defilede YENİ ne var?" diye bakmak. Evet, sonuçta her defile, her kolleksiyon yeni birşeyler sunar, ama eskiyle de bir şekilde bağlarını korumalıdır. Yeni demek yabancı demek değil. Yeni de olsa, bir yönüyle tanıdık olmalı, marka kimliğine ve markanın geleneklerine uygun bir yeni olmalı.
Ben de, Gucci'nin 2003'ten bu yana sonbahar-kış kolleksiyonlarına bu gözle bakmak istedim. Gucci markasının nasıl bir kimliği var? Bu kimliği tanımaya çalıştım. Yüzlerce, hatta binlerce defile fotoğrafına bakıp ortak paydaları çıkarmak benim açımdan keyifli bir uğraş oldu.
Öncelikle şunu belirteyim, bu yazı %100 orjinaldir, herhangi bir yerden (ç)alıntı değildir! İkili karşılaştırmalardan söz ediyorum tabii, yoksa 10 yıldır Milan moda haftasını sektirmeden izleyen, fotoğraflar çeken biri değilim:) Yine de, ortaya çıkan işi pek bir beğendiğimi, kendimi takdir ettiğimi söylemeden geçemicem! Kendimi bir an, St Martins'de moda tasarımı okuyan bir öğrenci olarak hayal ettim. Bu çalışmayı biraz daha genişleterek bir proje ödevi olarak sunsam acaba hoca bana yıldızlı pekiyi verir miydi diye düşündüm! Belki de bu kolajlara bir watermark koymalıydım, ama koymadım işte. Görsellere başka yerlerde rastlarsanız beni hatırlarsınız artık:)
Ne öğrendim? Bir kere Gucci'nin renkleri, renk skalası "kırmızı, sarı, yeşil, mavi" gibi ana renklerle sınırlı olan erkek milletine hiç uyan renkler değil. Gucci renkleri çok sofistike ve her daim geçişli renkler. Mesela Gucci'de, Versace'deki gibi tam bir kırmızıya, kıpkırmızıya hiç rastlamadığımı farkettim. Kırmızı yerine şarabi bordoları daha çok tercih ediyor Gucci, ama bordo bile tek başına değil, ya siyah dantellerle ya da leylak, tuğla, yanmış portakal (burnt orange) gibi komşu renklerle kombinleniyor. Aynı şekilde Gucci'nin mavisi yeşili de turkuazdan yağ yeşiline saks mavisine uzanmayı tercih ediyor veya kadifenin yanar dönerliği içinde yer alıyor.
Gucci'nin sadece renkleri değil, kullandığı malzemeler de sofistike. Kadifeler, tüvit dokuma kumaşlar, zengin ve gözalıcı işlemeler, deri ve tabii kürkler... Vizon, tilki, samur gibi kürklere her tasarımcı kolleksiyonunda yer verebilir, ama yukarıda sağdaki gibi bir kürkü ancak Gucci gibi bir markada görebilirsiniz. Tilki kürküne göre daha maskülen bir havası olan çakal kürkü "feathering" tekniğiyle çok daha farklı bir havaya ve görünüme kavuşturulmuş...
2003'ten 2012'ye kadar ki Gucci kolleksiyonlarına bakarken bir de şunu farkettim. Sanki Gucci'nin uğraşıp durduğu renkler, dokular, kumaşlar, kesimler zaman içinde belli bir değişim geçiriyor ve 2011 ile 2012'ye gelindiğinde bir crescendo'ya ulaşıyor. Zirve de diyebilirsiniz, ama crescendo, bir müzik eserinin kendi akışı içinde ulaştığı son noktayı ifade etmesi açısından daha uygun bir kavram bence. Gucci'nin eski kolleksiyonlarına bakınca, 2011 ve 2012 sanki yıllardır aranan ve sonunda bulunan bir mükemmelliği ifade ediyor.
Neyse, lafı uzatmadan aradan çekiliyor, sahneyi Gucci'nin alabildiğine ihtişamlı tasarımlarına bırakıyorum.
Ne zamandır fırsat bulup da okuyamamıştım, harika bir çalışma olmuş gerçekten ellerine sağlık. Peki ben burdan bir-iki fotoğraf alıp, sana mention vererek tabii ki, bloga koyabilir miyim ?
YanıtlaSilTabii ki Deniz, dükkan senin:)
YanıtlaSil